Galatasaray için, formda ve 4 maçtır kalesini gole kapayan kalecisi Fernando Muslera'nın cezalı oluşu sebebiyle belki de sezonun en zor maçıydı. Kupa müsabakalarında Hamza Hamzaoğlu'nun ısrarla şans verdiği Sinan Bolat ve Eray İşcan gibi isimlerin formsuzluğu, Sarı-Kırmızılıların canını sıkıyordu. Ancak bunun yanında mutlaka kazanmaları gereken hem de kendi sahalarında alabilecekleri bir 3 puan masadaydı. Tribündeki yaklaşık 40 bin Galatasaray'lı sabah kalktığından itibaren bu maçı düşünmüş, çubukluyu sırtına geçirmiş ve şampiyonluk şarkılarını hayalleriyle birleştirerek gelmişti Türk Telekom Arena'ya... Passolig yürürlüğe girdiğinden beri belki de en yüksek seyirci sayısına ulaştı dün Galatasaray... Sarı-Kırmızılılara gönül vermiş taraftarlar tek yürek olmuş, sanki tek bir ağızdan avaz avaz bağırıyordu şampiyonluk isteklerini...
Maçın gidişatını belirleyecek ilk durum, Muslera'nın yokluğuydu. İkincisi ise, maçtan önce erken saatlerde Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav'ın yaptığı talihsiz açıklamalar oldu. Galatasaraylı olduğu ve Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'dan nefret ettiği bilinen İlhan Cavcav "Sezon sonu yaklaştıkça, oyuncularım ayakta durmakta zorlanıyor. Hepsinin aklı tatilde, engel olamıyoruz" tarzında yaptığı açıklamayla niyetini belli eder gibiydi. Bu iki durumun gölgesinde çıkıyordu takımlar maça... Galatasaray Teknik Direktörü Hamza Hamzaoğlu, Muslera'nın yokluğunda Sinan'a teslim ediyordu kaleyi... Sağ kanatta da Umut Bulut'a yer veriyordu. Onun dışında sahaya beklenen kadroyu sahaya sürmüştü. Gençlerbirliği'nde ise, Teknik Direktör Mesut Bakkal, Başkan İlhan Cavcav'ın aksine elindeki en iyi kadroyu sürüyordu sahaya...
Galatasaray, maça hızlı başlayan taraf oldu. Seyircisinin desteğini de tamamen arkasına alan Sarı-Kırmızılılar, özellikle 15. dakikadan itibaren oyunu Gençlerbirliği kalesine yıktı. Burak, Yasin ve Sneijder önderliğinde agresif bir hücumu benimsediler; ama yakaladıkları fırsatları teker teker harcadılar. Üstündeki şampiyonluk stresi, yakasını bırakmıyordu Sarı-Kırmızılı futbolcuların... Selçuk'un sakatlanması, Galatasaray'ın oyun planını biraz da olsa etkiledi. Yerine oyuna giren Hamit, maç boyunca vasat kaldı ve oyunun ofansif yönüne katkı yapamadı. Şampiyonluk için saldıran ev sahibi, tamamen atağı düşünüyordu. Savunmayı orta sahaya yakın kurdular. Bu, defansın arasına atılan toplarla Gençlerbirliği için önemli bir fırsattı; ancak Kırmızı-Siyahlıların ayakta duracak gücü fazla yoktu. İstedikleri atakları buldular; fakat son vuruşlarda oldukça etkisizlerdi. Teknik Direktör Mesut Bakkal da Stancu'yu sağ kanada çekip oynun yerine El Kabir'i forvete alsa; belki de çok etkili olabilirlerdi. Galatasaray'da ise, sağ kulvar oldukça etkisizdi. Umut Bulut, vasatları oynuyor daha çok orta alanda kalıyordu. Böyle olunca, Galatasaray'ın sağ kanadı oldukça boş kaldı, sanki o kulvarda sadece Sabri varmış gibiydi. Galatasaray, oyunun büyük bölümünde sol kanattan Yasin'le veya ortadan Sneijder'le geliştirdi ataklarını...Son dakikalarda Sneijder ve Yasin'in pozisyonlarında etkili olamayan Galatasaray, devreye 0-0'lık eşitlikle giriyordu. Gerginlik daha da artmak üzereydi.
İkinci yarıyla birlikte, Gençlerbirliği iyice geriye yaslanırken; Galatasaray'da iyice yüklendi ve Gençlerbirliği kalesini adeta kuşattı. Umut'un ve iki kez Sneijder'in atakları tribünde ve ekran başındaki Sarı-Kırmızılı taraftarlara "Ahh!" çektiriyordu. Beklenilen an, 68. dakikada geldi. Burak, kendisine gelen topu çok güzel kontrol etti ve arkasındaki Sneijder'e bıraktı, Hollandalı yıldız da düzgün ve yavaş bir şut ile Gençlerbirliği kalecisi Ferhat'ı avlayarak takımını 1-0 öne geçirdi.
Sneijder'in golünde, en çok Gençlerbirliği kalecisi Ferhat'ın bu yaptığı takıldı akıllara... Sanki topa uzanırken bilerek elini çekiyor gibiydi. Evet, gerçekten de rahatça yakalayabileceği bir toptu. İlk başta herkes bunları düşündü. Ama suç atmak, insanlar için her zaman en kolay olanıydı. Öncelikle Ferhat, kariyeri boyunca koordinasyon sorunu nedeniyle böyle kolay goller yiyebilen bir kaleci... Önünde iki takım arkadaşı olduğundan pozisyonu sanırım tam net göremedi. Sneijder'in orda soluna vuracağını sandı ve şut geldiğinde ise çok geçti, kontrpiyede kaldı. Yani şaibeli görünse de; durup net bir şekilde izleyince gol bana masum geldi. Fenerbahçe ve Beşiktaşlı'lar için belki katlanması zor olacaktır; fakat gerçek bu...
Golden hemen sonra Umut ile bir net pozisyon daha bulan Galatasaray, ikinci kez fileleri sarsmayı başaramıyordu. Karşılaşma, karşılıklı etkisiz ataklarla devam etti. Maçın uzatma dakikalarında ise, Stancu, çok net bir pozisyonu gerçekten harcamış oldu. Orta sahadan İrfan tarafından atılan uzun pasta ceza sahası dışındaki El Kabir topu kafayla Galatasaray ceza sahasına aşırdı. Semih müdahale edemedi ve top bir anda Gençlerbirliği'nin forveti Stancu'nun önünde kaldı. Ancak Rumen oyuncu çok uygun durumda o kadar yavaş bir şut çekti ki top kaleci Sinan'ın eline gitti. İşte düşünülmesi gereken asıl pozisyon buydu. Stancu sanki bir defans oyuncusuydu ve topu kalecisine güvenli bir şekilde teslim ediyor gibiydi. Her maç eski takımına birer birer gol atan Stancu, bitiriciliği iyi olmasına rağmen ne olmuştu da bu kadar kötü bir son vuruş yapmıştı? Bunu gerçekten kendisine sormak isterdim.
Tartışmalı pozisyonumuz buydu işte. Stancu gibi kumaşı olan bir forvet, bu pozisyonu rahatlıkla sonlandırabilirdi. Fakat Rumen futbolcu, gerçekten zor olanı yaptı. Galatasaray maçı 1-0 kazanmasını bildi ve zor virajı dönmüş oldu. Rakiplerine karşı çok önemli bir psikolojik üstünlük sağladı. Beşiktaş'ı ise yarışın tamamen dışına itti. Son 5 haftada 4. kez 1-0 kazanmış oldular ve yine kalelerini gole kapadılar. Birer birer dördüncü yıldıza yürüyor Galatasaray'lılar... Bu istek ve arzuyla, haftaya Telekom Arena'da ağırlayacakları Beşiktaş'ı da rahat bir şekilde yenecekler ve ezeli rakipleri önünde şampiyonluk turu atacaklardır. Bu şampiyonlukta tabii ki teknik kadrodan futbolculara herkesin payı var; ancak en çok Teknik Direktör Hamza Hamzaoğlu için çok değerli bu şampiyonluk... En sevdiğim futbol adamlarından biri olan Hamzaoğlu, bu tarz başarıları fazlasıyla hak ediyor. Tabii Galatasaray'ın şampiyonluğunda, ezeli rakipleri Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın da katkısı büyük. Fenerbahçe ve Beşiktaş, art arda yaptığı puan kayıplarıyla şampiyonluğu resmen Galatasaray'a ikram etti. Galatasaray da bu psikolojik üstünlüğü çok iyi yönlendirdi. Dördüncü yıldızı takmalarına son bir adım kaldı (Bana göre ise çoktan taktılar, tebrik ediyorum.)...
Halis Özkahya'ya değinmeden bitirmeyelim... Hocam genel yönetiminiz sırıtmadı. Ancak Melo'ya bu kadar tahammül etmeniz beni çok şaşırttı. Yaptığı sert hareketlere çok dayandınız ve kart bile çıkarmadınız. Gerçekten adil bir yönetiminiz olsa, dün Melo'yu sahadan en az 5 kez atmanız gerekirdi kırmızı kartla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder