"Artık eski Gerrard olmadığımı hissettiğim için gidiyorum" demişti sezon ortalarında... Gitmek, aslında şimdi onun için en zor eylemdi. Sağlam durmaya çalışıp gidişinin nedenini de açıklamıştı; ancak biz göremiyorduk, içten içte kalpten ağlıyordu büyük efsane... Los Angeles Galaxy renklerine kendisini bağlayan o imzayı pilot kalemle attığında, biz Liverpool'luların da içinden büyük bir parça kopuyordu. Bunun da farkındaydı aslında Stevie... Gitmek, iki taraflı bir eylemdi. Giden kadar, kalan da aynı ölçüde yaralanıyordu. Bu öyle bir yaralanma ki, gelecekte ancak alışmak eylemiyle acısı geçebilecekti. İki taraf alışacaktı birbirinin yokluğuna... Üzüntüyü yine derinden yaşayacaktı ve ondan konu açıldığında gözleri dolacaktı; ancak en azından acı yerini alışılmışlıklara ve tatlı hatıralara bırakacaktı.
34 yaşındaki efsane, her zamanki gibi erken bir saatte açtı gözlerini 16 Mayıs sabahına... Gözlerini açıp tarihi tam idrak ettiğinde çok zıt duygular kapladı içini... Hissettiği burukluk ve aynı zamanda heyecandı. 9 yaşında girdiği kulüpten 34 yaşında ayrılacağı ve futbol için ülke değiştireceği için buruktu. Aynı zamanda Anfield Road'da son kez taraftarının önüne çıkacağı için futbola başladığı ilk günkü kadar heyecanlıydı. Yan tarafına dönüp eşi Alex'e baktı. Tanrım, uyurken ne kadar masum ve güzeldi. Tabii ki gerçek hayatta verilen kararlar, çim saha üzerinde alınan kararlardan çok daha zordu; fakat Gerrard, hayatı boyunca aldığı iki karardan son derece emindi. İlki futbola yönelmek ve Liverpool'da efsanevi bir kaptan olmak... İkincisi ise, Alex Curran' tanımak ve evlenmek... Bunu tekrar düşündüğünde, sıcak bir tebessüm kapladı yüzünü Stevie'nin... Ardından hemen yan odalarda uyuyan kızları Lilly-Ella, Lourdes ve Lexie geldi aklına... Kusursuz bir kadından doğan üç dünya güzeli kız... Böyle bir aileye sahip olduğu için kendini bir kez daha şanslı hissetti.
Üstünü giyindi. Kısa bir ter idmanı olması için koşuya çıktı. 15-20 dakikalık bir koşunun ardından süpermarkete girdi ve günün gazetelerinden bir demet seçip aldı. Yanına ekmeği ve kızları için sütü de ekledi. Kasaya geldiğinde, kasiyer kız onu fark etti ve sımsıcak bir gülümsemeyi taktı yüzüne... Gerrard, kasiyer kızın bu gülümsemesinin arka tarafında bir teşekkür ve kederi hissetti. Bugün belki de kendini sıradan bir güne şartlamıştı; ama en ufak bir ayrıntı bile ona Anfield Road'ta son maçı olduğunu hatırlatıyordu. Torbaları yüklendi ve aynı yolu koşarak evine girdi. Çayı hazırladı, suyu kaynarken mutfaktaki masaya mükellef bir kahvaltı sofrası kurdu. Zihnini ayrılıktan uzak tutacak işler yapmaya razıydı bugün... Daha sonra banyoya gitti ve traşını oldu. Kızlardan daha ses gelmiyordu, Alex de hala uyuyordu. Eşinin yanağına minnet dolu bir öpücük kandırdı ve "Günaydın hayatım!Haydi kalk, kahvaltı hazır" diyebildi. Ardından duşa girdi. Soğuk duşun altında, aklından veda ile ilgili bin bir düşünce geçti. Güçlü durmalıydı. Duşun ardından giyindi ve tekrar mutfağa geçti. Alex, Gerrard ailesi için yumurta hazırlıyordu ve kızlar da sofradaydı. Hepsini teker teker öptükten sonra karısına arkadan sarıldı. Mutlu bir ailenin önemini gayet iyi biliyordu. Kahvaltı boyunca Alex ve kızlar, neşeli şeylerden konuşmaya çalıştılar, Steven için oldukça zor bir gün olacağının bilincindeydiler... O gün her zamankinden biraz daha uzun tuttular kahvaltı keyfini... Gerrard, elini attığı her gazetenin spor sayfasında kendi fotoğrafını ve büyük puntolu "Veda" yazılarını görüyordu. Derinden bir acı hissettiğinde, gazeteleri bıraktı ve kızlarının yanına geçti. Lilly-Ella, Lourdes ve Lexie ile önce biraz çizgi film izledi, sonra ise onlarla oyunlar oynayarak biraz vakit geçirdi.
Vakit artık yaklaşıyordu. Her zamankinden biraz daha erken yola çıkmak istedi. Eşyalarını Alex ile birlikte özenli bir şekilde çantasına yerleştirdi. Odadan çıkacakken Alex onu durdurdu ve ellerini sımsıkı tuttu. Alex, konuşmuyordu ancak yüzündeki gülümsemeden her şeyi anlamıştı... "Sonsuza dek" diye söz vermişlerdi yıllar önce birbirlerine... Alex'in gülümsemesinden, verdiği her kararda yanında olacağını anlamıştı. Bu, içindeki heyecanı biraz almıştı. Arabasına atladığı gibi çalıştırdı ve Anfield Road'un yolunu tuttu. Normal hızından da yavaş kullanıyordu bu sefer arabayı... Aldığı nefes bile farklı geliyor, 354. kez gideceği bu yolu bu kez keyfini çıkararak gitmek istiyordu. Arabasını sürerken kaldırımda veya arabalarında gördüğü insanların yüzündeki minnettarlık duygusunu kolayca fark ediyordu Steven... Bu fark ediş; insanların ona kaptanlıklarını yaptığı için, 10 kupa kazandırdığı için ve karakteri için bir teşekkür edişti aslında...
Steven Gerrard, son kez arabasını Anfield Road'a kırdı ve kendisi için ayrılan yere arabasını park etti... Kendisinden önce gelen teknik sorumlularla, Lallana ve Sterling ile selamlaştı. Hepsinin gözlerinde aynı minnet duygusu vardı ve kolaylıkla yakaladı. Adı gibi ezberlediği yolu bugün 354. kez yürüyor ve kokusu ile görünüşünü aklına kazıdığı koridoru 354. kez geçiyordu. 9 yaşındayken Liverpool kulübünden içeri girmişti. O günden bugüne as takımda geçirdiği süre ve istatistikleri, çoğu dünya yıldızından farklı bir kulvarda tutuluyordu: 17 yıl, 708 maç, 185 gol ve 10 kupa.. Üstelik bugün, Anfield Road'taki tam 354. maçına çıkacaktı.Takımın diğer oyuncularıyla ve Teknik Direktör Brendan Rodgers'la da sıcak bir selamlaşma ve sohbetin ardından maç için konuşmalar yapıldı. Zaten Şampiyonlar Ligi şansı kaçtığı için herkes üzgündü; ellerinde bulunan tek şans, Avrupa Ligi'ydi ve o bile tehlikeliydi. Herkes aslında Gerrard yüzünden buruktu soyunma odasında... Konuşmalar, tüm futbolcuların bir kulağından girip diğer kulağından çıkıyordu. Steven Gerrard, bir an herkesin kendisine baktığını hissetti. Anfiel Road'ta bu ritüeli 354. kez yapıyordu ve hiç kuşkusuz en zor olanı, bu sonuncusuydu.
Geriye dönüp baktığında, Liverpool konusunda sadece tek bir pişmanlığı vardı. Bunu da maçtan önceki gün basın mensuplarının karşısına çıktığında şöyle belirtmişti: "Bir kariyer, iniş ve çıkışlarla doludur. Benim de en büyük üzüntüm Premier Lig şampiyonluğu kazanamamak. Şampiyon futbolculara verilen madalyalardan birine sahip olmak isterdim. Bu, pastanın üstündeki dondurma gibi olurdu. Fakat hayatta her şeye sahip olamazsınız." 34 yaşındaki deneyimli orta saha, Avrupa ve İngiltere'de takımıyla birlikte toplam 10 kupa kazanmıştı; ancak bunların içinde İngiltere Premier Lig şampiyonluğu yoktu... Koridordan sahaya doğru çıkarken; aklı bir an geçtiğimiz sezonki Chelsea maçına gitti. Uzun zaman sonra şampiyonluğa Suarez önderliğinde çok yaklaşmışlardı. Kendisine gelen pası ve yaptığı hatayı düşündü, Demba Ba düşüncelerinde bir kez daha kapmıştı topu ve bir kez daha kaleye göndermişti. Şampiyonluk hayallerini bitiren goldü, nasıl unutulabilirdi... Canı bir kez daha yanmıştı birkaç saniyeliğine... Çabucak unutmasını da bildi ve hayatının en zor maçına sağ adımını atarak çıktı.
Maçtan öncesinde Liverpool taraftarları uzun zamandır hafızalardan silinmeyecek bir gösteri hazırlamıştı Steven Gerrard'a... Ayrıca tribündekilerin katkısıyla ortaya çıkan "Captain" yazısı da oldukça duygulandırmıştı onu... Gözleri doldu, kendini zor tuttu. Hayatının belki de en zor 90 dakikasına çıkacaktı dakikalar sonra... Anfield Road'a çıktığı son maç olduğu için, Crystal Palace maçının biletlerinin 1200 pound'a kadar yükseldiğini duymuştu. Kırmızılara gönül veren herkes, kendisini uğurlamaya gelmişti, iğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalık vardı Anfield Road'ta... Taraftarlar, bugün seslerinin son damlasına kadar bağırıyordu Steven Gerrard'ın adını... ABD'de futbol yaşantısına devam etse bile "Asla yalnız yürümeyeceğinin" mesajını veriyorlardı. Daha önce de yaptıkları gibi ona besteledikleri şarkılarını söylüyorlardı. 45.522 kişi kapasiteli Anfield Road, sanki bugün iki katı dolulukta gibiydi. Gerrard, kaba bir hesapla stadda yaklaşık 50.000 kişi olduğunu tahmin etti. Bir anlığına, bu yaklaşık 50.000 kişinin her birinde "farklı bir Steven Gerrard anısı" olduğunu düşündü. Mütevazı biriydi her zaman, ancak bu düşüncesi, gerçeğin ta kendisiydi. O staddaki her Liverpool taraftarının kafasında gerçekten de farklı bir Gerrard anısı vardı. O stadda değildim ancak; Steven Gerrard denilince benim aklıma iki sahne gelir mesela... Birincisi 2005 Şampiyonlar Ligi Finali'nde kaldırdığı kupa... İkincisi ise, geçtiğimiz sezon Manchester City maçında alınan galibiyetle liderliğe yükselmelerinin ardından ağlayarak yaptığı şu açıklama: "Bu şu an bizim için hiçbir şey ifade etmiyor. Dinleyin! Haftaya Norwich'e gidip bunun aynısını yapacağız! Yine yapacağız!" Dediğim gibi, herkesin farklı bir Steven Gerrard anısı vardır.
Kaptanın çıktığı son maçta, Liverpool kötü bir futbol oynadı ve Crystal Palace'a 3-1 yenildi. Avrupa Ligi sırası için tehlikeli bir duruma girdiler. Ancak Liverpool'a gönül vermiş milyonlarca taraftar, bir günlüğüne mağlubiyeti hiç önemsemedi. Bugün 8'in günüydü, bugün kaptanın vedasıydı. Artık kelimeler yarım, cümleler devrikti. 9 yaşında başlanan Liverpool kariyeri, as takımda geçirilen tam 17 yılın ardından 16 Mayıs 2015 tarihinde son buldu. Anfield Road'ta 354. ve son maça çıkıyordu Steven Gerrard... Gençlik heyecanıyla çıktığı "This is Anfield" yazısının önünden; bu sefer fotoğraftaki gibi son kez geçiyordu Steven Gerrard kalbindeki gurur, sevgi ve yarım kalmışlıklarla... Bize de tek söz söylemek düşüyordu arkasından: "Captain, My Captain!" Kendisine Los Angeles Galaxy kariyerinde başarılar diliyor ve bir gün teknik direktör olarak bu kulüpten içeri gireceğini temenni ettiğimi belirtiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder