29 Şubat 2016 Pazartesi

Kusursuz Fırtına Fener: 2-0!


Ülkece yeni adetimiz önemli derbileri Pazartesi'ne çekmek… Özellikle 2015-2016 futbol sezonunda bolca örneğini gördük. Aslında böyle yaparak derbiye olan ilgiyi azaltmaya ve Pazar günlerinin o büyülü takım ruhunu biz futbolseverlerden almaya çalışıyorlar. Buna rağmen Kadıköy Şükrü Saraçoğlu Stadı hınca hınç doluydu. Güzel havayı da fırsat bilen sarı-lacivertli renklere gönül vermiş taraftarlar soluğu Saraçoğlu'nda aldı. Stadda bayram havası hakimdi ve Fenerbahçeliler kendilerine oldukça güveniyordu. Fenerbahçe için alınacak galibiyet, şampiyonluk umuduna tutunma ve şampiyonluk yarışının tekrar başlaması anlamına geliyordu. Beşiktaş ise yenilmediği ve hatta kazayla bir galibiyet çıkarabildiği takdirde büyük bir rahatlama yaşayacağının bilincindeydi. Nitekim Siyah-Beyazlılar daha Trabzonspor ile erteleme maçı oynayacaktı ve bir galibiyet veya beraberlikle rakibi ile puan farkı 5 ile 7 arasında değişecekti. Derbi öncesi iki takımın kafaları bu şekildeydi.

Ev sahibinde teknik direktör Vitor Pereira, Beşiktaş'a özel hazırlanmıştı. Haftaiçindeki Lokomotiv Moskova maçından sonra 4 isim kesik yedi. Rusya'da sahada olan Fabiano, Hasan Ali, Ozan ve Nani'nin yerlerine Volkan Demirel, Caner, Diego ve Alper Potuk forma giyiyordu. Volkan-Gökhan Gönül-Bruno Alves-Kjaer-Caner-Mehmet Topal-Josef-Diego-Alper-Volkan Şen-Van Persie dizilimiyle; top rakipteyken 4-5-1, kendilerindeyken de 4-3-3 şeklinde her zamanki sistemiyle sahadaydı Fenerbahçe… Beşiktaş'ta ise Gökhan Töre yedek kalmış, yerine Ricardo Quaresma forma giyiyordu. Tolga-Beck-Alexis-Marcelo-İsmail-Atiba-Oğuzhan-Sosa-Olcay-Quaresma-Mario Gomez düzeniyle ve 4-2-3-1 taktiğiyle sahaya çıkacaktı Beşiktaş… Maç başlamadan önce Fenerbahçe kağıt üzerinde favori görünüyordu. Teknik direktör Vitor Pereira'nın da son haftalarda takımın yükselen formuna ek olarak oyuncularına mutlaka yapmasını emredeceği bazı noktalar vardı:

1-)Mario Gomez'e, yoğun Kjaer markajıyla top aldırmayacaksın!

2-)Beşiktaş'ın yumuşak karnı stoperlerine her şartta önde baskı kuracaksın!

3-)Sosa ve Oğuzhan'ın pas yollarını tıkayacaksın!

4-)Atiba'nın üçüncü bölgeyle olan pas yolunu kapatacaksın!

5-)Orta alanda üstünlüğü eline geçirip Siyah-Beyazlıların oyun alanını daraltacaksın!

Bu 5 nokta belki size basit gelebilir; fakat Fenerbahçe, bu 5 maddeyi de 90 dakika boyunca kusursuzca uyguladı ve rahat bir galibiyet almasını bildi. Pereira, dersine çalışan bir hoca olduğunu bir kez daha gösterirken; Beşiktaş'ı takım olarak A'dan Z'ye çok iyi analiz etmişlerdi.

Fenerbahçe'den yoğun baskı!

İlk yarıyı başlatan düdük ile birlikte, sanki Fenerbahçe fırtınası da başlamıştı.. Henüz 3. dakikada gole ulaşmasını bildi Sarı-Lacivertliler… Caner, kullandığı serbest vuruşta daha önce çalıştıkları üzere topu Volkan Şen'e çıkardı. Beşiktaş savunması uyurken; Volkan Şen düzgün ve etkili şutuyla Şükrü Saraçoğlu Stadı'nı sevince boğdu: 1-0! Erken golün de etkisiyle Fenerbahçe ilk yarı boyunca etkili futbolunu sürdürdü. Orta sahada rakibine ezici bir üstünlük kurdu, önde baskıyı iyi becerdi ve dikine bir oyun tarzıyla Beşiktaş kalesine her gelişinde tehlikeli anlar yarattı. 22 ve 24. dakikalarda Fenerbahçe'nin Volkan Şen ile gerçekleştirdiği tehlikeli ataklarda, Beşiktaş'ı önce Allah sonra da kaleci Tolga Zengin korudu. Dakikalar 26'yı gösterdiğinde; Beşiktaş ilk yarıdaki tek ve en ciddi atağını gerçekleştirdi. Mario Gomez'in mükemmel pasıyla buluşan Ricardo Quaresma topu ilginç bir şekilde auta yolladı. 32'de Diego kaleci Tolga ile bire bir kaldı, Brezilyalı'nın şutunda İsmail kafayla uzaklaştırabildi. 33'te günün başarılı ismi Kjaer'in kafası Tolga'da kaldı. 39'da ise Quaresma'nın estetik şutunu, kaleci Volkan Demirel daha fazla bir estetiklikle kurtarınca; devreye ev sahibi Fenerbahçe'nin 1-0'lık üstünlüğüyle girildi.


İlk yarının yıldızı, tamamen Fenerbahçe'ydi. Sarı-Lacivertliler ilk 45 dakikadaki yoğun baskısı ve ezici üstünlüğüyle rahat bir maç çıkarmasını bildi. Fenerbahçe'nin ilk 45 dakikada sergilediği futbolu, onlar için sezonun en iyi futbolu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Özellikle sağ kanat başlayan ve hem sağ hem de solda mekik dokuyan Volkan Şen, Beşiktaş'ın fişini çeken isim oldu. Sarı-Lacivertliler; ilk yarıda Volkan ile Olcay-İsmail, Alper ile de Quaresma-Beck'li kanatları koridora çevirdi ve hallaç pamuğu gibi salladı attı.

60'tan Sonra Tekrar Fenerbahçe

Beşiktaş'ta teknik direktör Şenol Güneş, sahada adeta yürüyen ruhsuz Olcay Şahan'ı oyundan çıkarıp Gökhan Töre'yi sokarak başladı ikinci yarıya… Belki de maç başlamadan yapması gereken şey buydu. Siyah-Beyazlılar, geride olmanın getirdiği psikolojiyle ikinci yarının ilk 15 dakikası topa daha fazla sahip olan taraftı. 48'de Gökhan'ın oyuna girişiyle biraz canlanan Sosa'nın şutu auta gitti. 51'de günün Beşiktaş adına en başarılı ismi Marcelo'nun kafası az farkla dışarı çıktı. Dakikalar 56'yı gösterdiğinde Beşiktaş maç içindeki en tehlikeli atağını yakaladı; ancak önce Mario Gomez, sonra da İsmail'in şutlarında Volkan Demirel'i mağlup etmeyi başaramadı. Bu dakikadan sonra Beşiktaş oyundan iyice düşen taraftı. Fenerbahçe ise 15 dakikalık bir aktif dinlenmeyle kendine geldi ve 60'tan sonra oyunun kontrolünü eline alarak ilk yarıdaki kimliğine döndü. Yine orta sahayı tamamen ele geçirdiler. Pereira, Nani ve Ozan hamleleriyle takımına direnç kazandırdı.

İstediği pozisyonları bir türlü değerlendiremeyen Fenerbahçe, daha da fazla yüklendi rakip kaleye… Ve dakikalar 82'yi gösterdiğinde Beşiktaşlı stoper Alexis'in de büyük katkılarıyla (!) istediğini aldı. Alexis'in hatasıyla topu kapan Ozan, sol taraftan ceza sahası içine hızla girdi ve topu bomboş durumdaki Nani'ye çıkardı. Nani'de hayatının en kolay golünü atarak Şükrü Saraçoğlu Stadı'nı iyice bayram yerine çevirdi: 2-0! Bu dakikanın ardından maçı etkileyecek başka bir pozisyon yaşanmayınca; maç Fenerbahçe'nin 2-0'lık üstünlüğüyle sona erdi. Sarı-Lacivertliler, 90 dakika boyunca hak ettikleri bir 3 puan aldılar ve kusursuz bir performans ortaya koydular. Alınan bu 3 puanla birlikte, bir maçı eksik Beşiktaş'ın 2 puan önünde yeniden liderliğe yükseldiler. Beşiktaş ise, sezonun ikinci yarısındaki düşüşüne devam ederken saç ve baş yoldurmayı da sürdürdü.



Alper+Volkan=VOLTRAN

Fenerbahçe'de bu galibiyette teknik direktör Vitor Pereira'nın yazının başında anlattığım o 5 maddelik uygulamasının yanında; Alper Potuk ve Volkan Şen'in oynadıkları ekstra futbol önemli rol oynadı. Alper ve Volkan, 90 dakika boyunca Beşiktaş kanatlarını koridor yaptı. Bir sağdan, bir soldan geldiler ve her gelişleri de tehlikeli bir atağa dönüştü. Bu ikili, Fenerbahçe'nin şu sisteminde yerlerinin banko olduğunu bu gece bir kez daha kanıtladı tüm dosta düşmana… Sadece ikisi, adeta gerçek bir Voltran oluşturdu bu maçta... Volkan Şen, attığı golle de maçın yıldızı olurken; Alper Potuk da bitmeyen enerjisi ve akıllı futboluyla göz kamaştırdı. Oyuna girdikten sonra Ozan'ın pozitif katkısını da unutmamak gerek… Genç futbolcu, yavaş yavaş Bursa günlerine döneceğinin sinyalini veriyor belki…

Fenerbahçe'de 7 aydır "Fernandao mu Van Persie mi?" tartışmaları bitmek bilmiyor. Neredeyse her gün, spor basınında bu konuyla ilgili bir haber görüyoruz. Kamuoyu bu konuyla uyurken; bence Fenerbahçe için asıl sorulması gereken soru şudur: "Alper mi Nani mi?" Tamam Nani, bu yıl Fenerbahçe'nin en golcü 3. futbolcusu olabilir; lakin Alper gibi bir katkıyı asla veremedi takımına… Alper, canla başla çalışıyor ve sonradan girdiği maçlarda bile takımına büyük katkı veriyor. Derbide de Volkan ile birlikte Beşiktaş'ı çökerten isimdi. Vitor Pereira ve yardımcılarının asıl düşünmesi gereken konu Nani-Alper tercihleri olmalı Fernandao-Van Persie değil… Hoş Van Persie büyük umutlarla transfer edilmişti, bugün de gördük Türkiye kariyerinde yatışa devam ediyor (!) Kendisini hiç sevmememe rağmen; Volkan Demirel'in yükselen performansı da göz ardı edilmemeli… Kariyerinin son yıllarına yaklaşan deneyimli kaleci bu yıl çıkışta bir performans gösteriyor. Fatih Terim Hoca, EURO 2016 maceramız için mutlaka onu hesaba katmalı! Teknik direktörlüğünü bir türlü sevemediğim Vitor Pereira'ya da büyük bir tebrik yollamamız gerekiyor. Beşiktaş'ı iyi ezberleyen ve daha maça çıkmadan kafasında maçı galip bitiren isimdi.


Beşiktaş'a baktığımızda; her felaketten iyi bir sonuç çıkaracaksak, burda da çıkaralım… Devre arasında Hannover'den kiralanan Marcelo, Siyah-Beyazlılar adına sahada kalan tek isimdi bugün… Doğru hamleleriyle savunmada güven veren isim, adeta bir emniyet sibobu oldu. Yeldeğirmenleriyle mücadeleye giren Don Kişöt misali tek başına sahadaydı bugün ve Fenerbahçe adına farkın daha da açılmasını engelleyen isimdi. Performansını giderek yükseltiyor. Bana göre bonservisi sezon sonunda mutlaka alınmalı… Mario Gomez de hırsıyla dikkat çekti; ancak takım oynamayınca, ona da top gelmedi. Bu iki isim dışında kalan herkes ise rezaletti, direkt çöpe atabilirsiniz. Yıllardır La Liga deneyimi olan Alexis, Türkiye'ye alışamamış olacak; geldiğinden beri vasatın da altında bir futbol ortaya koyuyor. Bugün yaptığı hata, La Liga görmüş bir stoper için kabul edilemez. Böyle giderse, sezon sonunda kendi sonunu da hazırlar. Hatta teknik direktör Şenol Güneş bile, her zamanki performansının oldukça gerisindeydi. Bu derbide, onca yıl sonra ilk defa Beşiktaş'ı ve Şenol Güneş hocayı bu kadar çaresiz, bu kadar ezik gördüm. Siya-Beyazlılara bu sezonun en kötü futbolu gerçekten yakışmadı. Oğuzhan, Gökhan Töre, Olcay, Quaresma gibi isimlerin yerlere düşen performansı toplanmadıkça, işleri gerçekten çok zor olacak. Kaldı ki bu futbolla şampiyonluk için de pek umut vermiyorlar.

Son sözü de hakem Cüneyt Çakır hakkında söyleyelim. Maçın genelinde tarafsız ve iyi bir yönetim ortaya koymaya çalıştı. Ancak çok ciddi 2 hatası bulunuyordu. Deneyimli hakemimiz, daha ilk yarıda Beşiktaş'tan Beck'i, Fenerbahçe'den de Caner Erkin'i kırmızı kart göstererek oyunun dışına çıkarmalıydı. Ancak yapamadı ve böylelikle kontrolünü büyük ölçüde kaybetti. Derbinin ikinci yarısına Beck ve Caner'in çıkmaması gerekiyordu. Olmadı, kırmızıyı çıkaramadı ve önemli bir hata yaptı Cüneyt Çakır… Türkiye'nin en iyi hakeminin durumu buysa eğer, gelin siz görün lütfen Türkiye'de hakemlik mesleğinin halini…

22 Şubat 2016 Pazartesi

Kartal Liderliğe Uçtu


İstanbul'da sendromlu birgün ve  iş çıkışı saati olmasına rağmen; fırsat bulanlar Başakşehir Fatih Terim Stadyumu'nda yerini almıştı. Zemin ve ortam futbol için oldukça müsaitti. Beşiktaş için de Gençlerbirliği için de önemli bir maç olacağı zaten belliydi. Beşiktaş açısına baktığımızda, haftasonunda Fenerbahçe'nin yaptığı puan kaybıyla tüm takım heyecanlanmıştı. Bu maçta hata yapmamak demek, 3 puandan da ötesi olan liderlikti. Gençlerbirliği açısından mercek tuttuğumuzda ise, İbrahim Üzülmez ismi ön plana çıkıyordu. Bir zamanların "Deli İbrahim"i İbrahim Üzülmez, ilk kez toplam 11 sene top koşturduğu takım olan Beşiktaş'a ilk kez rakip oluyordu. Alkaralar, ayrıca, İbrahim Üzülmez takımın başına geçtiğinden bu yana 4 maçta 4 galibiyet almış ve 12 puan toplayarak güzel bir seri yakalamıştı; bu namağlup seriyi koruma amacıyla sahaya çıkacaklardı.

Beşiktaş'ta haftaiçindeki erteleme maçından daha farklı bir kadro vardı sahada haliyle… Erteleme maçında stoper oynamak zorunda kalan Necip ve Tosic'in yerine, Alexis ve cezası biten Marcelo Guedes forma giyiyordu. Kadroda yer almayan Gökhan Töre'nin yerine ise, erteleme maçında yedek kalan Olcay Şahan forma giyiyordu. Gençlerbirliği'nde ise Skulason'un yerine Doğa'yı, hafif sakatlığı bulunan Serdar Gürler yerine ise Djalma Campos'u tercih etti teknik direktör İbrahim Üzülmez… İki teknik adamın bu tercihleri altında maç başladı.

Beşiktaş, sezonun genelinde bildiğimiz tipik Şenol Güneş'in takımı baskısıyla başladı maça… Mersin İdmanyurdu'ndaki kötü görünümün aksine, bu sefer oldukça istekli bir Beşiktaş vardı Başakşehir Stadı'nda…. Önde baskı kurmayı amaçlayan Beşiktaş, bu hedefine çabuk ulaştı ve üçüncü bölgeyi domine etti. Gomez'in Hopf'ta kalan kafası ve Olcay Şahan'ın direkte patlayan kafası ile hem tribündeki hem de ekran başındaki yüz binlerce Beşiktaşlı'nın içi cız etti… Quaresma ve Sosa öndeki diğer isimlere nazaran daha diri göründüler ve topu etkili kullandılar ilk yarıda Beşiktaş adına… Mersin karşısındaki durgun futboluyla dikkat çeken Gomez, bulduğu 2 net pozisyonda topu adeta stadyumun dışına (!) nişanlanmasıyla, Siyah-Beyazlı taraftarların üzerindeki gerginlik bir hayli arttı. Gençlerbirliği'nde ise İbrahim Üzülmez, tüm hesaplarını orta sahada çok adamla bulunmak, savunmada iyi kapanmak ve gol yememek üzere yapmıştı. 4 haftadır iyi oturttuğu Uğur-Kulusic-Ahmet Çalık-Ahmet Oğuz savunmasının önüne iki sert futboldu Selçuk Şahin ve Doğa Kaya'yı emniyet sibobu olarak koymuştu. Hleb de sık sık geriye gelerek oyundan çıkana kadar bu 6'lıya destek verdi. Böyle bir planda Kırmızı-Siyahlıların ileriye top taşıması oldukça zorlaştı ve Stancu-Djalma-El Kabir'den oluşan hücum üçlüsü oldukça yalnız kaldı. İlk devrenin Gençlerbirliği'nin yarı alanında oynandığını söylemek doğru olur, Üzülmez'in ekibi, Beşiktaş'ın yoğun baskısını yalnızca 40. dakikadan itibaren uzatma ile birlikte 6 dakika kırabildi.

Cenk'ten Mükemmel Pas

Beşiktaş, ikinci yarıya da etkili başlayan ve topa sahip olan taraftı. Günün istekli isimlerinden Quaresma ve hırslı Gomez'in önderliğinde rakip kalede etkili oldular. Dakika 55'i gösterdiğinde Quaresma'nın adrese teslim yaptığı ortaya Gomez uçarak kafa vurdu; ancak top Gençlerbirliği kalecisi Hopf'ta kaldı. Şenol Güneş, oyuna ilk müdahalesini 60. dakikada yaptı ve son haftaların formsuz ismi Olcay Şahan'ı çıkararak Cenk Tosun'u sahaya sürdü. Oyuna girdiği her zaman çok başarılı işler yapan Cenk Tosun, sadece 4 dakika sonra klasını konuşturdu. Dakika 64'te Cenk Tosun, Sosa'ya çok güzel ve estetik bir ara pas attı. Sosa ceza sahasında aut çizgisine kadar yaklaştı ve uygun durumdaki Gomez'e pas verdi. Gomez de her zaman iyi bildiği işi yaptı, ilk rakibinden kurtulduktan sonra yaptığı düzgün ve sert vuruşla topu ağlarla buluşturdu: 1-0!

Gençlerbirliği, maçtaki en tehlikeli atağına 69. dakikada ulaştı. Uğur Çiftçi'nin soldan ortaladığı topa El Kabir dokundu; ancak top auta çıktı. Mağlup durumdaki Gençlerbirliği, son 22 dakikada topu rakip yarı alana taşıma konusunda oldukça istekli bir hal aldı. Bu pozisyondan kısa bir süre sonra Uğur'un şutu, maçta direğe çarpan ikinci top oldu. Uzatma dakikalarında da Sosa'nın şutunu Hopf kurtarınca; karşılaşma Beşiktaş'ın 1-0'lık üstünlüğüyle sonuçlandı.

Beşiktaş, Bu Avantajı İyi Yönetmeli

Beşiktaş, bu galibiyetiyle Mersin maçının ardından üst üste ikinci kez 1-0'lık skorla kazanmış oldu. Şampiyonluk haftalarında güzel oyundan çok kazanma alışkanlığının ön plana çıktığı için, Beşiktaş'ın bu iki maçı galip bitirmesi Siyah-Beyazlılar adına oldukça önemliydi. Gençlerbirliği karşısında alınan galibiyetle Beşiktaş, bir maçı eksik halde 51 puanla liderliğe yükselmiş oldu. Haftaya konuk olacağı Şükrü Saraçoğlu deplasmanı öncesi de Fenerbahçe'ye psikolojik bir avantaj sağlamış oldu. Takımın başında Bilic olsa, Siyah-Beyazlılar'ın mutlaka derbiyi kaybedeceğini düşünürdük; fakat Beşiktaş, artık teknik direktörü Şenol Güneş'le derbileri daha etkili oynuyor. Siyah-Beyazlılar eğer haftaya Fenerbahçe'yi yenerse iki takım arasındaki puan farkı 4'e çıkacak. Siyah-Beyazlılar, son kalan eksik maçında Trabzonspor'u da yenerse; puan farkı birden 7'ye zıplamış olacak. Bu da şampiyonluk yolundaki rakip Fenerbahçe'ye karşı ciddi bir üstünlük verecektir. Bu yüzden Beşiktaş'ın önünde çok çok iyi yönetilmesi gereken ciddi bir süreç var. Bu yüzden oyuncuların mental açıdan rahat olması için psikolojik danışman bile tutsa yeridir Beşiktaş…


Beşiktaş'ta Olcay Şahan'ın ligin ikinci yarasındaki vasat performansı dikkat çekiyor. Özellikle geçen hafta Mersin karşısında dökülen Olcay, Gençlerbirliği karşısında da oldukça vasattı. Oğuzhan Özyakup da ligin ilk yarısında gösterdiği etkili performansı sahaya yansıtamıyor. Bir takım şampiyonluk yolunda kaza yaşamak istemiyorsa, performansı düşen oyuncuları mutlaka kenara çekmeli. Şenol Hoca'nın Oğuzhan ve Olcay ile acilen konuşması gerekiyor. Kalesinde önemli bir tehlike yaşamamasına rağmen; Tolga Zengin'in ligin ilk devresine göre vites arttırdığını görüyoruz, bunda tabii ki Boyko'nun transferi büyük rol oynadı. Alexis için henüz net bir karar veremedim; fakat Hannover'den kiralanan Marcelo Guedes tam bir görev adamı… Daha da önemlisi takıma gelir gelmez uyum sağladı ve savunmada oldukça sağlam kaldı. Rhodolfo'nun yokluğunda, böyle bir isim oldukça önemli… Mutlaka Beşiktaş scout ekibinin eleğinden geçmiştir, bu yüzden bir tebrik de Beşiktaş scout ekibine göndermemiz gerekiyor. İbrahim Üzülmez'li Gençlerbirliği ise, gerçekten iyi yolda…. Takımdaki motivasyon ve arkadaşlık ortamı üst düzey… İbrahim Üzülmez de ilk ciddi antrenörlük sınavında bence oldukça iyi iş çıkarıyor. Aman dilimizi ısıralım, Başkan İlhan Cavcav ile ters düşmesin!

19 Şubat 2016 Cuma

Modern Zamanların İngiliz Peri Masalı: Jamie Vardy


Bugünlerde Leicester City forması ile İngiltere Premier Lig'de fırtınalar estiren Jamie Vardy'nin öyküsü, aslında tam bir peri masalı… İnsanın gerçekten isteyince, çok çalışınca ve hayali için doğru zamanı bekleyince neler yapabileceğinin en büyük göstergesi… 2003 yılında Sheffield Wednesday altyapısı ile başlayan futbol kariyeri, çeşitli duraksamalar geçirse de 2016 yılında İngiltere'nin zirvesinde devam ediyor. Bugünlerde yaşam öyküsü bir film olarak çekilen Jamie Vardy, bu başarıya çok çalışarak ve bekleyerek ulaştı.

Sheffield doğumlu Jamie Vardy, futbola yine aynı şehir takımlarından Sheffield Wednesday'in altyapısında başladı. Ancak hayat, ona ilk çelmesini daha 16 yaşında taktı ve kulübü onu fiziken yetersiz bularak 16 yaşında serbest bıraktı. Hayallerimizi gerçekleştirmek için çıktığımız yolda, hayat birçoğumuzun önüne taşlar koyar ve işleri zorlaştırır. Radikal kararlar almamızı sağlar. Bunu genç yaşında tecrübe eden Vardy,  hayalleri için büyük bir olgunluk gösterdi ve oturup düşündü. O dönem İngiltere 4. Lig takımlarından gelen teklifler vardı. Hayatında griye yer vermeyen ve sadece siyah ile beyazı olan Jamie Vardy, önce geçimini sağlamak için bir karbonfiber fabrikasında işçi olarak çalışmaya başladı. Bir yandan da Stocksbridge adlı amatör takımda futbol oynamaya devam etti. Formasını her giydiğinde, sahada harikalar yaratıyordu.  2010 yılında İngiltere Konferans Ligi (5. Lig'e tekabül eder) ekiplerinden Halifax, Jamie Vardy'i transfer etti. O sezon, golleri ve futboluyla pek çok maçta yıldızlaştı; pek şans verilmeyen Halifax'i ligde tutmayı başardı. Bir yıl sonra, Fleetwood Town'ın dikkatini çekti ve 35 bin Sterlin karşılığında bir transfer daha gerçekleştirdi. Yükselişe geçen performansını burada da sürdürdü ve kulübünü tarihinde ilk kez profesyonel bir lige çıkaran isim oldu.


Alt liglerdeki bu başarısı, o dönemde İngiltere Championship'te (2. Lig'e tekabül eder) mücadele eden Leicester City ve o yıl takımı çalıştıran Nigel Pearson'un gözünden kaçmadı. Takvimler Temmuz 2012'yi gösterdiğinde Jamie Vardy, 1.24 Milyon Sterlin'lik bonservis bedeliyle Leicester City'e imza attı. Bu rakam, İngiltere futbol ligleri tarihinde amatör bir ligden futbolcu transfer etmek için ödenen en yüksek bonservis bedeliydi. Takip eden sezonda Leicester City, İngiltere Premier Lig'e yükselmeye hak kazanırken; Jamie Vardy'de Leicester taraftarlarının oyladığı ankette sezonun en değerli oyuncusu seçiliyordu. 2013-2014 sezonunda Leicester formasıyla pek başarılı bir sezon geçiremezken; kendisinden beklenilen çıkışı 2014-2015 sezonunda yakaladı ve golleriyle tüm dünyaya adından söz ettirmeye başladı.

"Hayattan Zevk Alıyorum"

Jamie Vardy, yaşadıklarından asla şikayet etmeyen bir karaktere sahip… Verdiği röportajlarda, her fırsatta "Hayattan çok zevk alıyorum. Günümüzde, zorlu antrenman seviyelerinden yakınan futbolcuları da garip karşılıyorum. Bulunduğum noktaya gerçekten çok çalışarak geldim" tarzında açıklamalarıyla yakaladığı şansın farkında… Şans, ona hala gülüyor. Takvim yaprakları 28 Kasım 2015'i gösterdiğinde; Jamie Vardy'li Leicester City, Manchester United karşısındaydı. Vardy, maçın henüz 14. dakikasında golünü attı ve çok önemli bir rekor kırdı. İngiltere Premier Lig'de üst üste 11 maçta gol atarak, Ruud Van Nistelrooy'un 10 maçlık rekorunu da tarihe gömdü. Üstelik üst üste 11. golünü attığı maçın, Nistelrooy'un efsaneleştiği Manchester United'a denk gelmesi de kaderin tatlı bir cilvesiydi.

2015-2016 sezonunda Leicester City, apayrı bir rüyanın peşinden gidip şampiyonluk yolunda mücadele ederken; Jamie Vardy de Şubat ayına 18 golle girdi ve gol krallığında ilk sırada yer alıyor. İngiltere milli takımında da devamlı şans bulmaya başladı. Vardy, canını dişine taktı ve hayatın daha 16 yaşında önüne koyduğu taşı un ufak etmesini bildi. Her türlü zorluk karşısında yakınmayarak ve elindeki şartlar doğrultusunda çok çalışarak karşılığını fazlasıyla aldı. Bugün, Leicester'ı tutan çocukların sırtında "Vardy" yazılı formaları görmek, karşılığını fazlasıyla aldığını gösteriyor. Leicester ve İngiltere milli takımıyla halen gerçekleştireceği hedefleri var ve hala 16 yaşındaki o çalışma azmine sahip…


Bazılarımız doğuştan şanslı başlar hayatına ve genellikle öyle de sürür gider. Fakat bazen; hayat, çeşitli zorluklar yaratarak veya hayallerimizin  önüne engeller çıkararak bizden Jamie Vardy'ler yaratır. Hikayemizin kahramanı, tek başına ve tırnaklarıyla kazıyarak bugün dünyaca ünlü ve filmi çekilen bir futbol idolü haline geldi. Kendi peri masalını tek başına yarattı. Darısı hayattaki tüm Jamie Vardy'lerin başına…