10 Mayıs 2016 Salı

Yel Değirmenlerine Karşı İnanmış Don Kişot'lar: Leicester City


Futbol denilen küresel sporda şampiyonluk, oldukça kutsal bir başarıdır. Gücü ve yıllık planlaması yeten her takım, sezona şampiyonluk hayaliyle başlar ve bu yolda ilerler. Her şampiyonluk, takımlar için bir hikaye barındırır. Şüphesiz ki, Leicester City'nin bu sezon başardığı; uzun süre unutulmayacak ve nesilden nesile aktarılacak bir hikaye… Cervantes'in yazdığı o ünlü hikayede yel değirmenleri İngiltere'nin büyük bütçeli ve en büyük kulüpleri, Don Kişot ise Leicester City oluyor. Yel değirmenlere karşı istikrarlarını bozmadan ve artan bir özgüvenle karşı koydu bu sezon Premier Lig'de Leicester City…

Chelsea'li Hazard'ın, Tottenham ağlarına bıraktığı beraberlik golüyle; İngiltere'de inanılmaz bir sezon geride kaldı. Claudio Ranieri ile yola çıkan, transfer bütçeleri rakiplerinden 4 kat geride olan Leicester City; İngiltere Premier Lig'de 2015-2016 sezonunun şampiyonu oldu. Tilkiler bu müthiş başarıyı, sezon başında kimse onlara şans vermezken yakaladı üstelik ve yıllarca unutulmayacak bir olayın öznesi oldular. Daha önceki kulüplerinde elle tutulur bir başarısı olmayan İtalyan çalıştırıcı Claudio Ranieri; kendi sistemini takıma uygulamakla başladı ve zamanında sudan ucuza bonservis bedelleriyle alınan Mahrez, Vardy ve Kante'nin önderliğinde teknik direktörlük kariyerinin ilk şampiyonluğunu yaşamış oldu.


Pearson'dan Ranieri'ye

Nigel Pearson yönetiminde Championship'te oldukça iyi işler başaran Leicester City, 2014-2015 sezonu öncesi Premier Lig'in yolunu tuttu. Aynı sezon Le Havre'den yalnızca 400 bin Euro'ya transfer edilen Riyah Mahrez ve 1 yıl önce Fleetwood'tan 1.2 Milyon Sterlin karşılığında takıma katılan Jamie Vardy ile aslında fitili Premier Lig'e yükseldikleri gün ellerine aldılar. Tek eksikleri bunu ateşleyebilecek bir isimdi, bunun için bir yıl bekleyeceklerdi. İngiltere'nin en üst seviyesinde tutunmak oldukça zordur. Tilkiler de Premier Lig'de 2014-2015 sezonunun ilk yarısında oldukça zorlandı ve alt sıralardan kurtulamadı. Asıl beklenilen çıkışı sezonun bitimine son 10 maç kala gösterdiler ve yenilmesi zor bir ekip olarak lige tutundular. 41 puana ulaşarak sezonu 14. sırada bitirdiler. İşte fitilin ateşlenme kısmı, yaz döneminde devreye girdi. Kulübün Taylandlı sahibi milyarder işadamı Vichai Srivaddhanaprabha, performansından memnun kalmadığı Nigel Pearson'un görevine sorgusuz sualsiz son verdi ve yerine daha önce görev yaptığı takımlardan başarı gösteremeden kovulan İtalyan teknik adam Claudio Ranieri'yi getirdi.

2015-2016 sezonu için, transferde toplam 50 Milyon Euro harcadılar. Bu rakam aynı yıl transfer çalışmaları yapan Manchester City ve Chelsea'nin 4, Manchester United'in 3 ve Liverpool'un 2 kat gerisindeydi. Paranın aslında her zaman başarıyı getirmediği konusunda en iyi örneği verdiler aslında bize… Vardy, Mahrez ve Schmeichel'li kadroya, yapılan transferlerin yalnızca 3'ü ilk 11'de daha düzenli forma şansı bulabildi: Huth, Okazaki ve Kante… Mütevazi bir kadroyla devlerin arasında sezona başlayan Leicester City, Premier Lig'in ilk altı haftasında üç galibiyet ve üç beraberlik ile namağlup bir seri oluşturdu. Yedinci haftada rakipleri Arsenal'di. Topçular'dan 5-2'lik bir mağlubiyet alan Leicester City sezonun ilk sarsıntısını aldı. Ancak yıkılmamak için sarsıntının üzerinde durmamaları gerekiyordu.


Norwich Galibiyetiyle Çıkış Başladı

Bir sonraki hafta evlerinde Norwich'i ağırladılar. Ranieri'nin çalışmaları işe yaramıştı ve Tilkiler 2-1 kazanarak 10 haftalık bir yenilmezlik serisi başlattılar. Bu süreçte Manchester United'ten 1, Everton ve Chelsea karşılaşmalarından 3'er puan alarak devre arası yaklaşırken; spor otoritelerinin kafasına "Acaba mı?" tereddütünü yavaş yavaş soktular. Ardından Liverpool'a mağlup olup Manchester City ve Bournemouth'tan 1'er puan çıkararak sezonun ikinci yarısına düşüşte bir giriş yaptılar. Teknik direktör Ranieri ve takımın Huth, Schmeichel ve Morgan gibi tecrübeli futbolcularının devreye girmesiyle takım bir kez daha kenetlendi. Sonraki 5 haftada aldıkları 4 galibiyet ve 1 beraberlikle tekrar zirveye tutundular. Bu mini seride Tottenham, Manchester City ve Liverpool'a karşı alınan galibiyetler, kendilerine olan güvenlerini bir hayli yükseltti. Arsene Wenger öğrencilerinden sezonun ikinci şakasını 2-1'lik mağlubiyetle alan Leicester City futbolcuları için artık şapkayı önlerine koyup düşünme zamanıydı. Sezon başında kimse onlara şans vermezken liderlik koltuğunda oturuyorlardı ve bunu korumak kendilerinin elindeydi. O günün ardından sözler alındı ve Leicester City, bir 10 maçlık yenilmezlik serisi daha başlattı.

Bu seride 7 galibiyet ve 3 beraberlik ile 24 puan topladılar ve ligin bitimine 2 hafta kala en yakın rakipleri Tottenham'ın 7 puan önünde kulüp tarihinin ilk şampiyonluğunu kazandılar. Ligde ilk olarak 13. haftada yükseldikleri liderliği, bir daha kimseye bırakmadılar. Gelecek sezon için de şampiyonluk gelirleri, yayın hakları, Şampiyonlar Ligi gelirleri ile birlikte toplam 300 Milyon Pound'luk bir gelirin sahibi olacaklar. Borçları yok denecek kadar az olan bu kulübün kasasına, kendilerini geliştirmeleri için muazzam bir miktar girmiş olacak.

Sezon boyunca fikstür sıkışıklığı ve yorgunluk yaşamamaları da en büyük artıları oldu. İngiltere Lig Kupası ve FA Kupası'ndan erken elenmeleri sayesinde tüm konsantrasyonlarını lige verdiler. Tilkiler, haftada 1 maç yaparak fikstürlerinin avantajını kullandılar. Zaman zaman 2-3 gün izin yaparak tüm kadro, fiziksel ve ruhsal olaran dinç kaldı. Ancak şampiyonlukta kilit rol oynayan en büyük nokta, Claudio Ranieri'nin açık fikirli olması ve başarısız Yunanistan macerasından sonra bile kendini geliştirmekten vazgeçmemesi olarak açıklanabilir. İtalyan hoca, Leicester görevini kabul etmeden önce verdiği bir röportajda "Gelişen futbolda her zaman açık fikirliyim. Kendimi geliştirmekten korkmuyorum. Örneğin fırsat bulabildiğim her zaman Almanya'ya uçuyorum. Jurgen Klopp ve Pep Guardiola'yı yakından takip ediyorum. Maçlarını, antrenman tekniklerini analiz ediyorum. Bunu yapabilirseniz gelişen ve büyüyen futbolda ayakta kalabilirsiniz, açık fikirli olmaktan korkmayın" özetini yaparak başarıya ve değişime olan hırsını niteliyor. Antrenmanlarda dilinden düşürmediği "din-don din-don" hayali ziliyle enerji düşüklüğünü engelliyor ve motivasyonu üst düzeyde tutuyor. Her zaman oyuncularının gözlerinin içine bakarak konuşuyor. Bunun yanında, tesislere kolunun altında gazetesiyle geliyor ve takımdakilere basının onlar hakkında yazdıkları olumsuz değerlendirmeleri gülerek ve dalga geçerek okuyor.

Ranieri, Leicester City'de sağlam, boşluk vermeyen ve presleriyle birlikte rakiplerine karşı oldukça agresif olan bir savunma hattı yaratıyor. Takıma bu özelliği, kendi İtalyan karakterinden katıyor. Almanya'da öğrendiklerini ise, takımının ikinci ve üçüncü bölgesine ekliyor. Kontra atakları seven, hücuma oldukça hızlı çıkan ve dört-beş pasta dahi golü bulan bir Leicester City izlememiz, Ranieri'nin Almanya'dan öğrendiklerini yansıtıyor. Leicester City'nin Premier Lig'de en düşük pas yüzdelerinden birine sahip olması, başarıyla oynadıkları bu hızlı geçiş oyununa en iyi örnek aslında… Ranieri, Klopp ve Guardiola'dan öğrendiklerini kendi süzgecinden geçirerek şampiyon bir Leicester City yaratmayı başarıyor. Bunun yanında kadroda yer verdikleri 11 yerli oyuncuyla da İngiltere Premier Lig'in en üst sırasında yer aldılar. Yani Ranieri; yerli oyuncuların fazlalığı ve kalitesinin de şampiyonlukta kilit rol oynadıklarının farkında…


Vardy, Mahrez, Kante…

127 Milyon Euro'luk piyasa değeriyle İngiltere Premier Lig'in en değerli takımı olan Leicester City, tam bir takım halinde şampiyonluğa ulaşsa da; bu başarıda öne çıkan bazı isimler mevcut… 2015-2016 sezonunda Premier Lig'de müthiş bir istikrar tutturan Vardy, rakip filelere gönderdiği 24 gol ile Tilkiler'in en golcü ismi olmayı başardı. Premier Lig'de üst üste 11 maçta gol atma rekorunu da kırdı. Bu performansıyla birlikte 29 yaşında İngiltere milli takımının da formasını giymeye başladı. İngiliz spor yazarları tarafından "Yılın Futbolcusu" ödülüne layık görülürken; Premier Lig Yılın 11'inde de kendine yer buldu. 1.2 Milyon Sterlin'e transfer edilirken, şu an değerini 22 Milyon Euro'ya çıkardı.
Riyad Mahrez de 17 gol ve 11 asistlik performansıyla şampiyonluğa en büyük katkıyı verenlerden… Le Havre'den yalnızca 400 bin Euro karşılığında transfer edilen Cezayirli futbolcu, Mavi-Beyazlı ekipte inisiyatifi eline alarak mükemmel bir sezon geçirdi. Bu performansıyla Avrupa devlerinin transfer listesine girerken; İngiltere Profesyonel Futbolcular Birliği tarafından da "Yılın Futbolcusu" seçildi ve Yılın 11'inde yer aldı. Bonservis bedeli 20 Milyon Euro'ları geçerken; değerini tam 500'e katlamayı başardı. Bu yıl Caen'den 9 Milyon Euro karşılığında transfer edilen N'Golo Kante, Leicester orta sahasının değişmezi oldu. Premier Lig'de en fazla ikili mücadeleye giren, en fazla ikili mücadeleleyi kazanan ve topa en fazla müdahale eden isim unvanlarını kazandı. Leicester City'nin şampiyonluğunda aktif rol oynarken; Fransa milli takımına da seçilmeye ve forma şansı bulmaya başladı. Takımın tutanı olan Kasper Schmeichel da bu sezon babasını hatırlatan bir performans gösterdi. 36 maçta kalesinde yalnızca 34 gol görürken; bu sezon toplam 15 maçta kalesini gole kapamayı başardı.


Böyle bir şampiyonluktu onlarınki… Hiç düşünmeden İngiltere'nin yel değirmenleriyle mücadeleye girdiler ve bir an olsun özgüvenlerini kaybetmediler. Peri masalının ilk bölümünü tamamlayarak, futbol tutkunlarının damağında güzel bir tat bıraktılar. Bu tadın vemasalın anlamlanabilmesi için 2016-2017 sezonunda da hem lig hem de Şampiyonlar Ligi'nde bir şeyler başarmaları gerekiyor. Söz sırası da Gary Lineker'e geliyor. Televizyonda spor yorumculuğu yapan Lineker, bir programında "Leicester City bu sezon şampiyon olursa, gelecek senenin ilk programını iç çamaşırlarıyla sunacağım" demişti. Mavi-Beyazlı futbolcu ve taraftarlar, artık eski efsanevi futbolcunun sözünü tutmasını bekliyor. 

Bu şampiyonluğa giderken kimler nasıl gol atmış? Hangi futbolcular nasıl katkı vermiş takımına? Bunu merak ediyorsanız, cevap videoda saklı


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder