15 Aralık 2015 Salı

Mahrez Böyle İstedi: 2-1!


King Power Stadyumu'nu dolduran on binlerce Leicester City'li taraftar, her hafta olduğu gibi bu hafta da bir iç saha mücadelesinde "Acaba mı?" sorusuyla kafasını meşgul ediyordu. Tribünler tek yürek olmuş ve inanmış bir biçimde "Bu ligi kazanacağız!" tezahüratıyla ev sahibini motive ediyordu. Bu inançları, maç boyunca Leicester City'nin itici gücü olacaktı. Tilkiler lakaplı takım, 2 senelik bir süreçte küme düşme potasında oynayan bir takımdan; şampiyonluk potasında mücadele eden bir ekibe dönüşmüştü. Bir peri masalı değil bu hikaye ve masal olmadığı gibi şampiyonluk hedefi de oldukça çetrefilli bir yoldan geçiyordu. Bu çetrefilli yolun sıradaki hedefi de kötü günler geçiren Chelsea'ydi. Claudio Ranieri yönetimindeki Leicester City, sisteminden hiç ödün vermemişti ve kendi sahasında zor da olsa Chelsea'yi mağlup etmek istiyordu. Ligde düşme potasıyla arasındaki puan farkı azalan Chelsea de bir çıkış yolu bulmak adına sahaya çıkacaktı. Leicester City'de teknik direktör Ranieri, Swansea karşısında 3-0 kazanan kadroyu bozmamıştı. Sahada 4-4-2 sistemiyle yer aldılar. Ulloa, bu maçta tam bir forvetten ziyade; biraz daha yardımcı forvet rolündeydi ve orta sahaya yakındı. Chelsea teknik direktörü Jose Mourinho ise, geçen hafta Bournemouth karşısında yenilgi alan kadroda birçok değişikliğe gitti. Bournemouth maçında forma giyemeyen tam 5 isim, Leicester City deplasmanında sahadaydı. Mourinho, Courtois-Azpilicueta-Terry-Zouma-Ivanovic-Matic-Ramires-Oscar-Willian-Hazard-Diego Costa 11'ini tercih etti ve 4-2-3-1 taktiğiyle sahadaydı.

Chelsea'nin vuruşuyla ilk yarıya başladık. Ev sahibi Leicester City, bu sezonki tipik yapısını bozmadı ve Chelsea karşısında da hücum presi benimsedi. Mahrez, Vardy ve Ulloa önderliğinde bu konuda özellikle ilk yarıda çok başarılı olduklarını ve maçın erken kopmasını sağladıklarını söyleyebiliriz. Henüz 2. dakikada Riyad Mahrez, şık hareketlerle Chelsea savunmasını çalımladı. Yaptığı güzel vuruş ise Courtois'da kaldı. Dakikalar 17'yi gösterdiğinde, soldan kullanılan taç atışı sonrasında top yine Mahrez'in önünde kaldı. Cezayirli futbolcunun yaptığı yavaş vuruşu Belçikalı kaleci Courtois, zorlanmadan kurtardı. Bu dakikadan sonra 12-13 dakikalık bölümde, bir orta saha mücadelesi izledik. Ardından, ev sahibi Leicester City, sazı tekrar eline aldı ve Mahrez yönetiminde tekrar yüklenmeye başladı. 33'te sağ kulvardan topu getiren Mahrez, ceza sahası içine ortaladı. Burada iki stoperin arasına akıllıca bir koşu yapan Vardy topa dokundu ve top süzülerek ağlarla buluştu. Leicester City'nin formda İngiliz golcüsü, gollerine devam etti ve durumu 1-0'a getirdi. Golün hemen ardından 35'te Chelsea en tehlikeli atağını yakaladı. Sağdan kullanılan kornerede, Willian'ın kafası az farkla auta çıktı. İlk yarıda başka tehlikeli pozisyon olmayınca, takımlar devre arasına Leicester City'nin 1-0'lık üstünlüğüyle girdi. İlk yarıda Leicester City kusursuza yakın bir futbol ortaya koydu. Oyunun kontrolü, Ranieri'nin öğrencilerindeydi ve birinci bölgede de sağlam kalarak Chelsea'ye fazla pozisyon vermediler.

Fişi Mahrez Çekti

İlk yarıdaki istekli futboluna, ikinci yarıda da devam edeceğinin izlenimini veren Leicester City; yanıltmadı. İkinci yarının hemen başında iki farklı üstünlüğü yakaladılar. 48'de Albrighton'un ortasında ceza sahasının sağ iç kısmında topla buluşan günün başarılı ismi Riyah Mahrez, topu çekerek uzak direğe müthiş bir şut çıkardı. Top Chelsea'li futbolcuların bakışları arasında filelerle buluşurken; durum 2-0'a geldi ve ev sahibi iyice rahatladı. Mahrez'in golü, maçın kopma noktasıydı ve bir anlamda fiş çekilmiş oldu. Bu sonucun ardından konuk takım teknik direktörü Jose Mourinho, maçta etkili olabilmek ve gol atabilmek adına Fabregas ile Remy'i oyuna aldı, sistemini de değiştirdi. Bu değişiklikle birlikte, Chelsea art arda pozisyonlara girmeye ve özellikle son yarım saatte daha etkili bir futbol ortaya koymaya başladı. 62'de Diego Costa'nın şutunu Leicester kalecisi Schmeichel kornere çeldi. Hemen ardından kullanılan kornerde, Ivanovic, müsait pozisyonda topu ağlara gönderemedi. 76'da soldan topu getiren Pedro, ceza sahası içine ortaladı. Burada müsait durumdaki Loic Remy iyi yükseldi ve kafa vuruşuyla topu Leicester ağlarına gönderdi. Skor 2-1'e gelirken; Chelsea de umutlandı. Bu dakikadan sonra Ranieri, hem oyunu soğutmak hem de orta sahaya dinamizm kazandırmak adına Gökhan İnler ve Okazaki'yi oyuna aldı. 82'de Albrighton'ın şutu az farkla auta giderken; Chelsea beraberlik golünü bulabilecek fırsatı yaratamayınca maç 2-1 sonuçlandı. Chelsea'yi 2-1 mağlup eden Leicester City, 16. hafta sonunda puanını 35'e yükseltti ve liderliği tekrardan geri almış oldu. Bunun yanında rakibi Chelsea'yi de iyice düşme potasına yolladı.

Portekizli teknik adam Jose Mourinho yönetimindeki Chelsea, son sırada yer alarak küme düştüğü 1978-79 sezonundan bu yana ilk defa ligin ilk 16 haftasında 9 maç kaybetmiş oldu. Claudio Ranieri'nin çalıştırdığı Leicester City ise; en son geçen sezon Nisan ayında Chelsea'ye yenilmesinden bu yana oynadığı toplam 19 lig maçında sahadan yalnızca bir kez sahadan mağlubiyetle ayrıldı. Chelsea 15 puanda kalırken; küme düşmesiyle arasında sadece 1 puan kaldı. Öte yandan Maviler, zirvenin tam 20 puan gerisine düşmüş oldu. Jose Mourinho ve öğrencileri için; artık altıncılık bile çok zor bir hedef olarak görünüyor.

Ev sahibi ekibin bu sezonki başarısında en büyük paya sahip olan ve Chelsea karşısında da fileleri havalandıran Vardy ve Mahrez, ligde toplam 26 gole ulaşmış oldu. Bu yönüyle Barcelona'nın Messi-Suarez-Neymar üçlüsüne küçük çapta bir meydan okuyorlar. Leicester City, dün takım halinde oldukça iyiydi. Takım oyunundan ödün vermeyerek savunmayı ve hücumu iyi yaptılar. Ev sahibinde Jamie Vardy ve Riyad Mahrez bir maçta daha ön plana çıkan isimler olurken; Albrighton ve Kante de orta sahadaki çalışkanlığıyla tam not aldı. Jamie Vardy, Chelsea ağlarına 1 gol bırakarak gol sayısını 15'e çıkardı ve gol krallığında liderliğini sürdürmüş oldu. Maçın yıldızı ise kesinlikle Cezayirli futbolcu Riyad Mahrez'di. Geçtiğimiz haftasonu Swansea ağlarına 3 gol bırakan sezonun formda orta sahası, dün de 1 gol ve 1 asistlik performansıyla Chelsea'yi yıkan isim oldu. Toplamda 12. golüne ve 7 asistine ulaştı. Chelsea'de haftalardır süren kötü gidiş devam ederken; maçta öne çıkan bir isim pek olmadı. Yalnızca ilk yarıda oyuna giren Pedro ve ikinci yarıda oyuna giren Remy'nin istekli futbollarıyla göz doldurduğunu belirtebilirim. Chelsea'ye toparlanabilmesi için devre arası tatili çok iyi gelecektir. Yapılacak transferlerle birlikte kadronun geliştirilmesi lazım… Öte yandan Leicester City'nin bu yılki dillere destan performansı umarım uzun bir süre devam eder ve çok büyük bir başarıyla Premier Lig'i ilk 3 içinde tamamlamayı başarırlar.

Kartal Eze Eze Kanatlandı


2015'in son derbisinde Beşiktaş ile Galatasaray, Atatürk Olimpiyat Stadyumu'nda karşı karşıya geldi. Her seferinde "Zulümpiyat" olarak nitelediğim Olimpiyat Stadı, Siyah-beyazlı taraftarlardan yine fazla ilgi göremedi. Yeri neredeyse şehir dışı, ulaşım yolu çok uzun sürüyor, kaldı ki Olimpiyat Stadı'nın bulunduğu çevrede hava hep 5-6 derece daha soğuk… Böyle bir ortamda stad beklediği ilgiyi göremezken; Beşiktaş da statsızlık sorunu çekiyor. Yılın son derbisinde Beşiktaş, kazanarak liderlik koltuğunda kalmak isterken; konuk ekip Galatasaray ise, bu deplasmanda puan çıkararak Beşiktaş ile Fenerbahçe'yle olan puan farkını eritmeyi hedefliyordu. Beşiktaş'ta Şenol Güneş'in derbiye çıkardığı ilk 11'de iki sürpriz yaşandı. Biri beklendik, diğeri beklenmedikti. Sporting Lizbon maçında da hatalı goller yiyerek taraftarı çıldırtan Tolga Zengin, maç günü aniden sakatlık bahanesiyle (!) kadrodan çıkarıldı. Kalede Günay Güvenç yer aldı. Sakatlığı geçen Ersan takıma dönerken; defans hattı İsmail-Ersan-Rhodolfo-Beck'ten oluştu. Orta alanda Atiba-Oğuzhan-Olcay-Sosa-Quaresma beşlisi yer aldı. Şenol Güneş, beklenmedik sürprizi Olcay'ın yerine Gökhan Töre'ye şans vererek yaptı. Forvette ise Mario Gomez her zamanki gibi formanın sahibiydi. Galatasaray'da, teknik direktör Mustafa Denizli, Astana maçının 11'ini bozmadı. Kamerunlu Chedjou, yine ön liberoda yer aldı. Sarı-Kırmızılıların ilk 11'i Muslera-Sabri-Hakan-Semih-Olcan-Chedjou-Selçuk İnan-Podolski-Sneijder-Yasin-Burak'tan oluştu.

Maçın ilk yarısının özetini verdiğimizde, ilk 45 dakikanın Beşiktaş takımı ile Galatasaray kalecisi Fernando Muslera'nın arasında geçtiğini söyleyebiliriz. Konuk ekip Galatasaray, ilk yarıda oldukça vasattı ve ebraberlik için sahaya çıkmış gibiydi. İlk yarıda üçüncü bölgeye top taşımakta zorlandılar ve sadece birinci bölgede ağırlıklı olmak üzere top çevirmeyi tercih ettiler. Dün Olimpiyat Stadı'nda ilk 45 dakikada ise sezonun en iyi Beşiktaş'ının olduğunu söylemeliyiz. Siyah-Beyazlılar, ilk devrede oyunun her alanında etkiliydi. Topa da bariz bir şekilde daha fazla sahip olurlarken; birçok pozisyon yakaladılar, kalesinde devleşen Muslera'yı geçemediler. İştahlı başlayan Beşiktaş'ta ilk tehlikeli atak dakika 4'te geldi. Sosa'nın sert şutunu, Muslera kornere çeldi. Ardından 6'da Portekizli Quaresma kaleyi yokladı. Dakikalar 12'yi gösterdiğinde, Beck sağdan ortaladı, Gomez'in şutunda Muslera başarılıydı. 25'te Quaresma'nın ara pasıyla ceza sahası içinde topla buluşan İsmail'in şutunda, Galatasaray kalecisi Muslera, ayaklarıyla topu kurtardı. 28'de Olcay'ın uzaklardan sert şutunda, günün dikkat çeken ismi Muslera başarılıydı. 43'te ise Oğuzhan'ın pasında topu kontrol eden Mario Gomez sert vurdu, Muslera topu kornere çeldi.

Maçın ilk yarısından akılda kalanlar bu şekildeydi. Beşiktaş, takım halinde hücum ve savunma yaparak etkili bir futbol ortaya koydu. Mario Gomez ve Oğuzhan istekli futbollarıyla dikkat çekerken; ev sahibinin ilk 45 dakikadaki en iyi futbolcusu İsmail Köybaşı olarak öne çıktı. İsmail, aynı zamanda 44 kez topla buluştu ve bu istatistiğiyle ilk yarının en iyisi oldu. Beşiktaş ilk yarıda 5 kez net gol pozisyonu yakaladı ve bu pozisyonların hepsinde Muslera başarılıydı. Dün derbide Uruguaylı kaleci yerine başka bir kaleci olsa, Beşiktaş, ilk 45 dakikadan tarihi farkı yakalamış olacaktı. Konuk ekibin kötü bir ilk yarı geçirdiğini söyleyelim, Fernando Muslera'nın tek kişilik direnişiyle maça tutunmayı başardılar.

Günay'ın Hatası, Beşiktaş'ın Kendine Gelişi

İlk devredeki silik oyunun ardından; Mustafa Denizli'nin uyarılarıyla ikinci yarıda topa daha çok sahip olmaya çalışan ve üçüncü bölgeye topu taşıyan bir Galatasaray izledik. İkinci yarıdaki bu 10 dakikalık sistemin ardından, konuk ekip bir şans golü de buldu. Selçuk İnan, Beşiktaş savunmasının arkasına bir top gönderdi. Beşiktaş kalecisi Günay Güvenç kalesinden açıldı ve topa müdahale etmek isterken yaptığı hata sonucu top, Wesley Sneijder'in önünde kaldı. Hollandalı, boş kaleye rahat bir gol atarken; konuk ekibi 1-0 öne geçirdi. Maçın ilk yarısında oynadığı üstün oyunla dikkat çeken Beşiktaş, golden sonra çabuk toparlandı ve oyunu rakip kaleye yıkmayı başardı. Golden tam 2 dakika sonra 56. dakikada, Olcay'dan pası alan Mario Gomez, ceza sahası dışının sol çaprazından sert vurdu. Top, Muslera'nın hatasıyla birlikte ağlarla buluştu ve skora denge geldi: 1-1! 60. dakikada günün vasat isimlerinden Olcay'ın yerine oyuna dahil olan Kerim Frei, 64'te uzak direğe güzel bir şut çıkardı, Muslera parmaklarının ucuyla topu kurtardı. Dakika 65'te korner pozisyonunda Rhodolfo'nun kaleye gönderdiği top, Muslera'da kaldı. Beşiktaş'ta 72'de günün bir diğer etkisiz ismi Quaresma, yerini Gökhan Töre'ye bıraktı. 74'te Kerim Frei'nin sağdan ortaladığı top, Semih'ten sekerek Gökhan Töre'nin önünde kaldı. Gökhan Töre'nin sol ayağıyla topa gelişine yaptığı vuruş ağlarla buluştu ve Beşiktaş, bu jeneriklik golle 2-1'lik üstünlüğü yakalayan taraf oldu. Dakika 80'da Sneijder'in sert şutunda ise, Günay başarılıydı. Kalan sürede Beşiktaş zaman geçirmeye oynayınca, başka tehlikeli bir pozisyon yaşanmadı ve 2015'in son derbisinde gülen, 2-1'lik skorla Beşiktaş oldu.

Beşiktaş, dün akşam sezonun en iyi ve en istekli futbolunu ortaya koydu. Baştan sona oldukça üstünlerdi ve bunu skora da yansıtmaya başardılar. Tam tersine Galatasaray ise, sezonun en kötü futbolunu oynadı. İlk yarıda neredeyse pozisyonları yoktu. İkinci yarıda ise sadece ilk 10 dakikalık bölümde rakibe baskı uygulayabildiler ve burada rakibin hatasıyla öne geçtiler. Tabii ki burada hata Galatasaray yönetiminin verdiği kararlarda… Yani Galatasaray'ın yeni teknik direktörü Mustafa Denizli'yi ancak ligin ikinci yarıdaki karnesine göre değerlendirebiliriz. Öte yandan Şenol Güneş, dün akşam oyunun tam anlamıyla içindeydi ve maça direkt etki eden hamleler yaptı.Oyuna sonradan aldığı isimler Kerim Frei ve Gökhan Töre ev sahibinin futboluna hareketlilik kazandırırken; skora da katkı yaptılar. Ev sahibinin ikinci golünü Gökhan atarken; pası veren isimse Kerim'di. Dün bana göre Şenol Güneş, kariyerinin en iyi maçını oynadı ve kazanmasını bildi. Bu galibiyet sadece Beşiktaş'ın liderliği almasını değil; bana göre Şenol Güneş'in Mustafa Denizli'den daha iyi bir teknik direktör olduğunu görmemizi de sağlamıştır. Beşiktaş adına sahanın en iyileri olan İsmail Köybaşı, Oğuzhan Özyakup ve Mario Gomez'i kutlamak gerekir. Özellikle İsmail, hem hücumda hem de savunmada enerjisiyle inanılmazdı ve maçın yıldızı olmayı hak etti. Derbi galibiyeti, Beşiktaş'a Gökhan Töre, Kerim Frei ve Olcay Şahan gibi Türk kanat oyuncularını daha hazır tutma ve oyunun içine iyice sokma anlamında önemli bir ders de sunmuş oldu. Beşiktaş'ın, bu üçlünün daha fazla kanatlanmasına ve gerekirse skor yükünü çekmesine ihtiyacı var.

Galatasaray'a baktığımızda ise, takım anlamında kötü olduğunu ve hele de hücumda hiçbir varlık gösteremediğini görüyoruz. Dikkat çeken isimler olarak başarılı hamleleriyle Semih Kaya ve Hakan Balta ön plana çıkıyor. Orta sahada ön libero olarak forma giyen Aurelien Chedjou da başarılı bir futbol ortaya koydu. Daha önce de Kamerunlu'nun ön libero olarak denenmesi gerektiğini belirtmiştim. Kamerunlu, dün de sırıtmadı ve Galatasaray'ın önemli bir açığını kısa vadelik de olsa kapatmış oldu. Ancak bu derbi mağlubiyeti de gösterdi ki; Galatasaray'ın acil bir şekilde bir yırtıcı ön libero, bir sağ bek, bir kanat ve bir forvet transferine ihtiyacı var.

14 Aralık 2015 Pazartesi

Zirveye 'Nani'k


Kadıköy Şükrü Saraçoğlu Stadı'ndaki atmosfer, neredeyse bayram yeri gibiydi. Sarı-Lacivertli taraftarlar, soğuk hava dinlemeden takımlarına duydukları aşkla stadı doldurmuştu. Soğuk hava dinlemeyerek, sarı ve lacivertin sıcak kollarına bırakmışlardı kendini… Böyle bir atmosferde gerçekleştirilecek karşılaşmada; Vitor Pereira yönetimindeki Fenerbahçe'nin hedefi, mutlak 3 puandı. Ezeli rakiplerinin karşılaşacağı haftada 3 puan alarak onları strese sürüklemek istiyorlardı.  Abdullah Avcı yönetimindeki Medipol Başakşehir ise, son 6 yıldır yenildiği bu deplasmanda en azından 1 puan alabilme amacıyla gelmişti. Ev sahibi Fenerbahçe'de Celtic maçı 11'inden değişiklikler vardı. Takımın tek eksiği Meireles olurken; Celtic maçında kırmızı kart gören Diego ve ilk 11'deki yerini haftalar önce Fernandao'ya kaptıran Robin Van Persie yedek soyundu. Portekizli hoca, kalede Volkan Demirel'e şans verirken; defans hattını Caner-Kjaer-Alves-Gökhan Gönül'den kurdu. Orta alan Mehmet Topal- Josef- Ozan-Alper-Nani'den oluşurken; forvette ise Fernandao yer aldı. Başakşehir'de ise tek eksik, cezalı olan Bekir İrtegün'dü. Avcı, onun yokluğunda stopere Mahmut'u çekti. Volkan Babacan kalede yer alırken; savunma hattı Uğur-Yalçın-Mahmut Tekdemir-Alpaslan, orta saha hattı Emre-Badji-Visca-Mossoro-Doka'dan oluşurken, forvette ise Mehmet Batdal yer aldı.

İlk yarıyı başlatan düdükle birlikte; sahada oldukça temkinli bir futbol gördük. Fenerbahçe, topa daha çok sahip olup çok pas yapmayı amaçladı. Sarı-Lacivertliler, gol için yüklense de rakip savunmayı aşmakta zorlandı. Abdullah Avcı yönetimindeki Başakşehir, ilk 45'te savunmada ayaklarını yere oldukça sağlam basarken; rakibe fazla pozisyon vermedi. Fenerbahçe, ilk atağını 13'te gerçekleştirirken; Ozan'ın şutu auta gitti. Ozan Tufan, ilk yarıda Fenerbahçe'nin en istekli ve dinamik ismi olarak görüldü. Ev sahibi, en tehlikeli atağını 29'ds gerçekleştirdi. Nani'nin aşırtmasını, Başakşehir stoperi Yalçın Ayhan son anda kalenin önünden çıkardı. Fenerbahçe'de Fernandao ise, istediği pozisyonları pek yakalayamadı; bunda Yalçın ve Mahmut'un Brezilyalı'ya yakın oynayarak, ona nefes aldırmamasının rolü büyüktü. Başakşehir ise, ilk yarıda üçüncü bölgede tehlikeli ataklar yaratmakta zorlandı. İlk yarıda daha çok savunmaya konsantre oldular ve hücumcuların da geri dönüşüyle takım savunması uyguladılar. Orta saha mücadelesi şeklinde geçen ilk 45 dakikada, 0-0'lık beraberlik vardı ve takımlar soyunma odasına golsüz eşitlikle girdi.

Yalnız ilk yarının sonlarına doğru Başakşehir futbolcusu Badji'nin hareketini görmezden gelmemek mümkün değil… Cüneyt Çakır, bana göre verdiği kararda hatalıydı. Badji,daha ilk yarıda kırmızı kartı hak ediyordu. Ve bu tavırları, ilk yarıda olmasa bile ikinci yarıda atılacağının sinyallerini veriyordu. Ancak o sinyalleri, hepimizin aksine bir tek Başakşehir çalıştırıcısı Abdullah Avcı alamadı.

Avcı Böyle İstedi

Ev sahibi Fenerbahçe, ikinci yarıya baskıyla başladı. İkinci yarı boyunca da topun kontrolü onlardaydı ancak skor bulmakta zorlandılar. 49'da Caner Erkin'in sert şutu, bu baskının habercisiydi; ancak Volkan Babacan kalesinde başarılıydı. Vitor Pereira, maç kazanmak için son hamlelerini yaptı ve Ozan ile Fernandao'nun yerine Diego ile Robin Van Persie'yi sahaya sürdü. Bu esnada Fernandao'nun verdiği tepki ise oldukça gereksizdi. Başakşehir, ikinci yarıda da çok cılız ataklar gerçekleştirirken; maç boyunca en tehlikeli atağını 66'da yakaladı. 66'da Alpaslan'dan pası alan Mehmet Batdal, ceza sahası içinde sert vurdu;ancak Volkan Demirel başarılıydı. İlk yarıda atılması gereken Başakşehirli futbolcu Badji, 68'de çift sarı karttan kırmızı kart görerek oyundan atıldı ve konuk ekibi 10 kişi eksik bıraktı. Oyundan atılacağı izlenimini daha ilk yarıda veren Badji'yi ikinci yarıda oyundan alamayan Abdullah Avcı'yı bu durumun tek sorumlusu olarak görüyorum. Ve bu hareketiyle, spor otoritelerinin kafasında büyük bir soru işareti uyandıracağını düşünüyorum !! 68 dakika boyunca dirençli giden bir takım, bir teknik direktörün büyük hatasıyla ancak bu kadar bozulabilirdi; Başakşehir de 10 kişi kaldıktan sonra sahadaki tüm istikrarını kaybetti.

Kırmızı kart ardından kullanılan serbest vuruşta, Fenerbahçe Gökhan Gönül ile gole yaklaşsa da top auta gitti. Son 20 dakikalık bölüme girilirken Fenerbahçe oyunu iyice rakip kaleye yıktı. Önce Markovic'in şık hareketlerle ceza sahasına girişi taraftarı ayaklandırdı. Ardından müjdeyi ise 84'te Nani verdi. Fenerbahçe'nin Portekizli yıldızı, sol taraftan ceza sahası içine şık hareketlerle girdi ve beklenmedik anda sert şutunu çıkardı. Top filelerle buluşurken; Fenerbahçe de 1-0'lık üstünlüğü yakaladı. Karşılaşmada skoru değiştirebilecek başka bir tehlike yaşanmayınca, Fenerbahçe 1-0 kazanmayı başardı. Sarı-Lacivertliler, bu sezon toplam yedinci kez 1-0 kazanmış oldu. Konuk ekip Medipol Başakşehir ise, yedinci sezonunda da Kadıköy deplasmanında kaybetti.


Fenerbahçe, galibiyetine rağmen iyi bir futbol ortaya koyamadı. 90 dakikada oynadıkları futbol, galibiyet için yeterli değildi. Sezon başından beri teknik direktör Vitor Pereira ile her maçta seyircileri uyutan bir futbolları mevcut… Bu sıkıcı futbol, nereye kadar gidecek tam bir muamma… Öte yandan bugün Simon Kjaer, transferinden bu yana en iyi futbollarından birini ortaya koydu. Gökhan Gönül, istekli futbolunu da sürdürdü. Bu konuda Gökhan  için Sarı-Lacivertliler Şener Özbayraklı'ya teşekkür etmeliler. Gökhan, Şener'in varlığı ve formayı kaybetme korkusu yüzünden ilk defa çok sıkı çalışmış oldu ve bu sezon ilk defa bu kadar formda göründü. Nani de attığı şık golle dikkat çeken isimlerdendi. Başakşehir'de ise, savunma anlayışı hakim olduğundan; stoperler Yalçın ve Mahmut'un başarılı bir futbol ortaya koyduklarını söyleyebiliriz. Ancak maçın en büyük hatasını ise Badji'yi oyundan almayarak Abdullah Avcı'nın yaptığını söylemeliyiz. Nasıl Fenerbahçe galibiyeti hak etmediyse, Abdullah Avcı'ya da bu hatası yakışmadı. 

6 Aralık 2015 Pazar

Kayseri'de Kartal Uçuşu


Kayseri Kadir Has Stadyumu'nda soğuk bir hava karşıladı bizi… Tribünler de bu soğuk havadan nasibini aldı ve oldukça boş kaldı. 5 haftadır mağlubiyet yüzü görmeyen ve bu serisini sürdürmek isteyen Kayserispor, geçtiğimiz hafta Akhisar'a karşı aldığı mağlubiyetle şaşırtan ve çabuk toparlanmak isteyen Beşiktaş'ı ağırladı. Teknik direktör Tolunay Kafkas, Bursaspor karşısında galibiyet alan ilk 11'de küçük değişiklikler alma yolunu seçti. Savunma dörtlüsü aynı kalırken; ön liberoda Mjailovic'in yerine Furkan Özçal sahadaydı. Deniz Türüç'ün de tekrar ilk 11'e dönmesiyle Biseswar ofansif orta saha, Oğulcan da sol açık olarak forma giydi. Forvette ise Derley vardı. Sarı-Kırmızılar, 4-2-3-1 taktiğiyle sahadaydı. Beşiktaş ise, haftalardır ezberlenen 4-2-3-1 sistemi ve oyuncu grubuyla sahadaydı. Teknik direktör Şenol Güneş, stoperde yine Tosic'i tercih etti. Ön liberoda Oğuzhan'ın cezalı olması sebebiyle Atiba'nın partneri Necip Uysal oldu. Quaresma'nın cezasında ise Gökhan Töre ilk 11 e döndü. Özetle, iki taraf da istikrarlı 11'ine küçük makyajlar yapmıştı.

Maçın start düdüğüyle birlikte hızlı başlayan taraf Beşiktaş oldu. Konuk ekip, ilk 15 dakikalık bölümde istediği gibi ataklar da gerçekleştirebildi. Şenol Güneş yönetiminde bu deplasmanda yine hızlı hücumları tercih ettiler. Dakikalar 12'yi gösterdiğinde Beşiktaş hızlı hücumunda günün etkili isimlerinden Jose Sosa topu ceza sahası içindeki Mario Gomez'e aktardı. Mario Gomez önce Kayacan, sonra da Zeki'den sıyrılarak boş kaleye topu gönderdi: 1-0! Şenol Güneş'in haftaiçindeki terapisi Alman golcüye yaramıştı, Gomez golle döndü. Tolunay Kafkas yönetiminde her zaman ilk olarak savunmayı düşünen ev sahibi ise, golden sonraşoku çabuk atlattı ve agresif bir futbol ortaya koydu. İkinci bölümde daha fazla topa sahip olurlarken; golü de çabuk buldular. Dakika 17'de Oğulcan Çağlayan'ın asistinde, Beşiktaş savunması Biseswar'ı unuttu. Deneyimli orta sahaya ise topa sadece dokunmak kaldı. Top, Tolga'nın müdahalesi olmadan ağlarla buluştu ve maça eşitlik geldi: 1-1! Maça eşitlik geldikten sonra, daha çok orta saha ağırlıklı bir futbol oynandığını gördük. Kayserispor savunmayı elden bırakmayan futbol anlayışına geri dönerken; konuk ekibe de alan daraltması uygulamaya başladı.

1-1'den sonra dakika 36'ya kadar Kayserispor Oğulcan, Biseswar ve Derley önderliğinde ataklar geliştirdi; ancak gole ulaşamadı. Ev sahibi 27. dakikada Mabiala'nın kafasında da Beşiktaş kalecisi Tolga'yı geçemedi. "Atamayana atarlar!" kuralı bu noktadan sonra yine devreye girdi. Beşiktaş, 40. dakikada sol köşeye yakın bir noktadan serbest vuruş kazandı. Topun başına geçen Jose Sosa, direkt olarak kaleye sert bir şut yolladı. Kayseri kalecisi Kayacan'ın kontrol edemediği top filelerle buluştu ve Beşiktaş 2-1'lik üstünlüğü yakaladı. Bu golden sonra skoru değiştirecek bir atak yaşanmayınca, takımlar devreye 2-1'lik Beşiktaş üstünlüğüyle girdi.

Sonuç Değişmedi

İkinci yarıya daha iyi başlangıç yapan taraf Beşiktaş'ı. Dakikalar 75'i gösterene kadar oyunun kontrolünü ellerinde bulundurdular ve girdikleri pozisyonları gole çeviremediler.İkinci 45'te, Beşiktaş ilk tehlikeli atağını Olcay Şahan'la gerçekleşti, Olcay kaleci Kayacan'ı geçemedi. 51'de Kayserispor savunmadan topu çıkaramadan Sosa kaptı ve Gomez'e pas verdi. Mario Gomez müsait durumda şut vurmak yerine tekrar Sosa'ya pas verince, Siyah-Beyazlılar üçüncü golden oldu. 60'ta Atiba müthiş bir gayretle topu kazandıktan sonra Gökhan Töre'ye pas verdi. Gökhan'ın şutunu kaleci Kayacan çeldi. İkinci yarıda oyuna giren Kerim Frei, 74'te kendi pozisyonunu kendisi yarattı. Sağ çaprazdan ceza sahası içine girip vurdu, top yan ağlarda kaldı. Son 15 dakikalık bölümde ise, ev sahibi Kayserispor'un baskısını izledik; Beşiktaş kalesinde zor anlar yaşadı. 80'de Diego Lopes'in sert şutunu kaleci Tolga kornere çeldi. Sarı-Kırmızılılar, Yakubu ile yakaladığı iki net pozisyonu da değerlendiremedi. Hal böyle olunca, sonuç değişmedi ve maç ilk yarıdaki skorla 2-1 sonuçlandı. Mario Gomez ve Sosa'nın golleriyle kazanan Beşiktaş, kriz anından bir galibiyetle çabuk çıktı. Çok kritik Sporting Lizbon ve Galatasaray maçları öncesi büyük moral depoladı.

Kayserispor, bugün aslında 5 haftadır devam eden iyi ve dirençli futbolunu ortaya koydu. Tolunay Kafkas, savunmaya olduğu kadar hücuma da önem verdi. Sarı-Kırmızılılarda Oğulcan Çağlayan, Diego Biseswar ve Furkan Özçal futbollarıyla göze batan isimler olurken; Ömer Bayram da hücuma verdiği katkıyla alkış aldı. Bu oyun tarzları bozulmadığı ve hücumda daha fazla çeşitlilik ile yaratıcılık fırsatları bulduğu takdirde sezon sonu mutlaka ligde kalacaklardır. Beşiktaş'ta ise, kafaların daha çok Sporting Lizbon ve Galatasaray maçında olduğunu sezinledim. Siyah-Beyazlılar ilk yarının ilk 15, ikinci yarınınsa ilk 30 dakikasında baskın bir futbol ortaya koydu. Gökhan Töre, dingin görüntüsünü atarak tebrikleri hak eden bir performans sergiledi. Necip, Atiba, Mario Gomez ve Jose Sosa Beşiktaş'ta günün en başarılı isimleriydi. 1 gol ve 1 asistlik performansıyla Jose Sosa, sonunda kendini hatırlattı ve maçın yıldızı oldu. Jeneriklik skoruyla, bana göre haftanın golünü de atmış oldu. Hep söylüyorum; Şenol Güneş, Spor Toto Süper Lig'de ezberlenen bir Beşiktaş yarattı bu sene… Sistem, kimlerin oynayacakları ve hatta maç içinde kimin girip kimin çıkacağı bile belli… Bu yüzden belirli maçlarda sıkıntı yaşayabilirler; ancak asla kötü oynamıyorlar.Özellikle ikinci devredeki ilk yarım saatlik futbollarıyla, Galatasaray'a zorluk çıkarabileceklerini düşünüyorum.

Konya, "Yaz"ı Kışa Çevirdi!


Konyaspor ile Antalyaspor Torku Arena'da karşı karşıya geldi. Ev sahibi, Aykut Kocaman yönetiminde özellikle iç sahadaki iyi futbolu ve olumlu sonuçları sürdürme hedefindeydi. Antalyaspor ise cezası biten hocasıyla buluşabileceği puanlarla nefes almak istiyordu. Torku Konyaspor teknik direktörü Aykut Kocaman, Çaykur Rizespor karşısındaki kadrodan değişiklikler yapmıştı. Sistemini de 4-4-2'ye çevirdi. Mehmet Uslu yerine sol bekte Abdülkerim Bardakçı yer aldı. Orta saha yapısı da değişiklik gösterdi ve orta dörtlü Mbamba-Holmen-Ali Çamdalı-Meha'dan oluştu. Forvette ise Bajic ile Rangelov ikilisi yer aldı. Ev sahibinde Mbamba, bu sezon ilk maçına ilk 11'de çıkacaktı. Antalyaspor'da ise teknik direktör Yusuf Şimşek, Osmanlıspor karşısındaki kadroyu pek bozmadı. Ancak sistemini 4-5-1'e çevirdi. Aynı savunma hattıyla sahadaydılar. Orta sahada, uzun süreli sakatlığından dönen Chico formasına kavuştu. Önlerinde Zeki ve Sezer, kanatlarda ise Emrah ve Lazarevic yer aldı. Forvette ise Eto'o hazır kıtaydı. Bu sistem değişiklikleri ve kısa çaplı rotasyonlarla maça başladık.

Ev sahibi Torku Konyaspor, maça ofansif alanda müthiş ve boğucu bir baskıyla başladı. Karşılığını da 2. dakikada bulduğu golle aldı. Sağdan yapılan ortada Antalyaspor savunmasının uzaklaştıramadığı top, Mbamba'nın önünde kaldı. Mbamba'nın düzgün buluşu filelerle buluştu ve Torku Konyaspor 1-0 öne geçti. Kamerunlu orta saha, ilk maçında ilk golünü attı. Golden sonra da Konyaspor'un baskısı devam etti. Ev sahibi, Holmen'in auta giden şutuyla ikinci atağını gerçekleştirdi. 6'da da Ömer Ali Şahiner, çok kötü bir şut çıkarınca Yeşil-Beyazlılar ikinci golden oldu. Bu arada İç Anadolu ekibi, ilk yarı boyunca savunma anlamında da oldukça sağlam durdu ve rakibi Antalyaspor'a boşluk bırakmadı. Dakikalar 16'yı gösterdiğinde Meha'dan pası alan Bajic, kaleci Fornezzi'yle karşı karşıya kaldığı pozisyonu kaçırdı. Hemen bir dakika sonra Konyaspor'un orta sahada kaptığı topta Meha, Bajic'e şık bir ara pas çıkardı. Antalyaspor savunması ofsayt diye duraklarken; Bosnalı Bajic rahat bir vuruşla golünü attı ve İç Anadolu ekibini 2 farklı üstünlüğe taşıdı: 2-0! Ev sahibi 24'te Rangelov ile direğe takılırken; 31'de de Bajic,Antalya kalecisi Fornezzi'yi geçemedi. Bu dakikadan itibaran Antalyaspor teknik direktörü Yusuf Şimşek, kötü futbola müdahale etmek adına değişikliğe gitti. Rıdvan çıkıp Mbilla oyuna girerken; Kırmızı-Beyazlılar da 3-5-2 gibi bir düzene geçti. Bu dakikanın ardından başka bir tehlikeli atak yaşanmazken; Konyaspor'un 2-0'lık üstünlüğüyle devre arasına girildi.

İkinci Yarı Golle Başladı

Maçın ikinci yarısı, Antalyaspor'un golüyle başladı. Sistemini 3-5-2'ye devşiren Kırmızı-Beyazlılar, ikinci yarının hemen başında Etoo'nun tek top pasında Emrah Başsan'ın şutuyla farkı bire indirdi: 2-1! Bu golle birlikte konuk ekibin üstünlüğünü ele alacağını düşündük; ancak Torku Konyaspor buna izin vermedi. İlk yarıdaki gibi etkili bir futbol ortaya koydular ve kontrolü ellerinde tuttular. 52'de organize şekilde gelişen ev sahibi atağında, Meha'nın şutunu Fornezzi çeldi. 59'da Bajic'in pasında Rangelov'un şutunu kaleci Fornezzi kornere çeldi. Kullanılan bu kornerde, ön direkte Ali Çamdalı çok iyi yükseldi ve vurduğu kafayla durumu 3-1'e getirdi. Bu dakikadan sonra 15-20 dakikalık bölüm daha çok orta saha mücadelesi şeklinde geçti. 78'de oyuna ikinci yarıda giren Ömer Şişmanoğlu ile ev sahibi, net bir pozisyondan yararlanamadı. Dakikalar 88'i gösterdiğinde, Antalyaspor Lazarevic önderliğinde atağa kalktı. Yaptığı rotada ceza sahası içinde Samuel Eto'o topu kontrol etti ve Konyasporlu savunmacıdan sıyrıldı. Sağ çaprazdan düzgün vurdu ve Konya kalecisi Serkan'ı mağlup etti:3-2! Antalyaspor tekrardan farkı bire indirse de; kalan süre başka gole yetmedi. Konyaspor, etkili bir futbolla iç sahada 3-2 kazanmayı başardı. Aykut Kocaman'ın 4-4-2 sistemi, oldukça iyi bir performans ortaya çıkardı.

Ev sahibinda Bajic, Meha, Rangelov ve Mbamba etkili performanslarıyla öne çıkan isimler oldu. Bu dörtlü gerçekten çok istekliydi ve galibiyetin alınmasında büyük rol oynadılar. Oyunun üç bölgesinde de Konyaspor takımı ayakları yere sağlam basan bir futbol oynadı ve bu galibiyeti hak etti. Antalyaspor'da ise, teknik direktör Yusuf Şimşek çare olamayacakmış gibi görünüyor. Konuk ekip bugün savunmadaki basit hatalarla saç baş yoldurdu, üçüncü bölgede de oldukça verimsiz bir görünümdeydi. Maçın ikinci yarılarında çok gol atma özellikleri devam etti; ancak orta saha ve savunmadaki kopuk yapı, her geçen hafta onlara bela olmaya devam ediyor. Bu karmaşanın yanında, Kırmızı-Beyazlıların profesyoneli Samuel Eto'o gollerine devam ediyor. Bugün de bir gol kaydederek gol krallığındaki yerini pekiştirdi. Konuk ekipte kaleci Fornezzi ve sol açık Emrah Başsan da göze batan bir performans sergiledi. 

5 Aralık 2015 Cumartesi

Aslan Geç Kükredi


Türk Telekom Arena Stadyumu'nda Mustafa Denizli yönetiminde taze bir başlangıç yapmak isteyen Galatasaray ile hocası Ertuğrul Sağlam ile başarısız bir birliktelik sonucu yollarını ayıran Bursaspor karşılaştı. Galatasaray  yeni hocasıyla ilk iç saha maçını kazanarak haftaiçindeki Astana maçına moralli çıkmak hedefindeydi. Lider Fenerbahçe ile oluşan 7 puanlık fark ve yaşadıkları iç sorunlar Cimbom'un belini bükmüştü. Yeşil-Beyazlılarda ise, teknik direktörlük pozisyonu bu maçtan sonrasına ertelendi. Geçici olarak takımı devralan Ersel Uzgur yönetiminde bu maça hazırlandılar.  Mustafa Denizli'yi geçen hafta takımın başına geldiği için Galatasaray'ı hemen yazmak istememiştim, oturup biraz çözmeye çalıştım. İlk iç saha maçında Mustafa Denizli defans hattını Sabri-Chedjou-Semih-Hakan dörtlüsüyle kurdu. Denizli'nin gelişiyle birlikte iki maçtır Hakan Balta esas mevkisine dönerken; Semih de formasına düzenli bir şekilde kavuşmuş oldu. İkili ön libero olarak Selçuk İnan ve Jose Rodriguez kullanıldı. Denizli, Bilal ve Emre Çolak'tan o bölgede istediği verimi alamayınca Jose Rodriguez'e sarıldı. Onların önlerinde Yasin-Sneijder-Podolski üçlüsü, forvette de Burak Yılmaz yer aldı. Bursaspor'un geçici teknik direktörü Ersel Uzgur ise, savunma hattında Erdem-Dany-Serdar-Aziz Behich dörtlüsüne şans tanıdı. Onların önlerinde Bekir ve Traore yer aldı. Traore, bu sezon ilk kez forma giydi. Ofans hattında sağda Dzsudzsak, solda Emre Taşdemir ve ortada ise Josue konumlandı. Forvette ise formanın sahibi Tomas Necid'di. İki takım da 4-2-3-1 düzenini tercih ederken maç da Bursaspor'un vuruşuyla başladı.

Denizli yönetimindeki Galatasaray, geçtiğimiz hafta olduğu gibi bu hafta da ilk 10 dakikadaki yoğun baskısıyla başladı maça… Ön alanda kurdukları baskıyla Bursaspor'u top kayıplarına zorladılar. Ancak Sarı-Kırmızılılar, ilk 10 dakikada tehlikeli bir atak gerçekleştiremedi. Ev sahibinin ilk tehlikeli atağı 12'de geldi. Yasin'in soldan ortasında ceza sahası içinde Burak Yılmaz'ın vuruşu auta gitti. Dakikalar 15'i gösterdiğinde, mücadele sıkıcı bir hal aldı ve orta saha mücadelesine dönüştü. Rakip Bursaspor, 25. dakikadan sonra ofansif anlamda daha ciddi hamleler yaptı. Yeşil-Beyazlıların ilk tehlikeli atağı da 25. dakikada geldi. Dzsudzsak, boş durumdaki Traore'yi gördü. Traore'nin şutunu Muslera çeldi. Bir dakika sonra Galatasaray savunma arkasına atılan topta, Tomas Necid güçsüz suçuyla kaleci Muslera'yı avlayamadı. 30'da Traore'nin ara pasıyla topla buluşan Emre Taşdemir vurdu, Muslera yine kalesinde başarılıydı. İlk yarıda başka tehlikeli pozisyon olmayınca, taraflar soyunma odasına golsüz eşitlikle girdi. İlk 45 için Galatasaray başladı, Bursaspor bitirdi; ancak orta saha mücadelesi ağırlıklıydı, diyebiliriz.

Kilidi Podolski Açtı

İkinci yarının ilk 15 dakikalık bölümünde, Bursaspor daha göze batan bir futbol ortaya koydu. Bu dakikalarda ev sahibi ise, oyunu kendi yarı alanında kabul etmek zorunda kaldı. İkinci 45'in ilk tehlikeli atağı Bursaspor'dan geldi. Dzsudzsak sağdan topu getirip yerden ortaladı, Emre'nin kötü şutu auta gitti. 53'te Bursaspor önemli bir kontra atak yakaladı, Macar oyuncu Dzsudzsak'ın vasat şutu Muslera'da kaldı. Galatasaray, ikinci yarının ilk 15 dakikasından sonra ofansif olarak açılmaya başladı. Dakikalar 63'ü gösterdiğinde Podolski'nin sağdan ortasında, zor durumdaki Burak'ın kafası dışarı gitti. Galatasaray baskıyı iyice arttırırken, 69. dakikada sağ tarafta Sabri, kafayla topu ceza sahası içindeki Podolski'ye gönderdi. Tecrübeli Alman golcü, topu göğsüyle kontrol ettikten sonra dönüp çok sert vurdu. Top, Bursa kalecisi Mert'in kapadığı köşeden ağlarla buluştu: 1-0! Podolski, ev sahibini üstünlüğe taşırken; bu sezonki 7. golünü kaydetti. Bu golle birlikte, Bursaspor psikolojik olarak oyundan koptu, Galatasaray ise oyunu rakip kaleye daha rahat yıktı. Dakikalar 80'i gösterdiğinde, Sabri sağ taraftan ceza sahası içine yerden ortaladı. Burak'tan seken topa kale önünde en son Yasin Öztekin dokundu ve skor 2-0'a geldi. 89'da ise Podolski orta alanda topu kazandı ve Burak'a nefis bir ara pas gönderdi.Burak da rahat bir son vuruşla topu filelerle buluşturdu ve tabelada 3-0'ı gördük. Burak, futbolculuk kariyerinde Bursaspor'a toplam 11. golünü atmış oldu.Maç da bu skorla 3-0 sona erdi.

Galatasaray, Mustafa Denizli yönetimindeki ikinci maçında (ilk iç saha mücadelesi), farklı galibiyetle tanıştı. 3-0'lık galibiyet tabii ki kara bulutların dağılması ve moral adına onlar için çok önemli olacak; yalnız bugün çok iyi ve etkili bir futbol ortaya koyamadıklarını da söylemeliyiz. Mustafa Denizli'yi sezonun ikinci yarısına kadar yargılamamalıyız. Çünkü deneyimli çalıştırıcı, kendi mantalitesini ancak sezon arasında takıma aşılama fırsatı bulabilecek. Şu an ilk devrenin bitişine 3 hafta kala Hamza hocadan kalan mirasla idare ediyorlar. Öte yandan bugün Galatasaray'da Sabri, ofansif anlamda kusursuza yakın bir performans ortaya koydu. Yaptığı 2 asistle (2. golde aslan payı onun) galibiyette pay sahibi oldu. Burak Yılmaz, geçen haftaki iştahlı futbolunu bu hafta da sürdürdü ve yine golünü attı. Gecenin yıldızı ise, 1 gol ve 1 asistlik performansıyla Lukas Podolski oldu kesinlikle… Disiplininden ve yeteneklerinden asla ödün vermiyor, her takımın onun gibi bir lidere ihtiyacı var. Bursaspor'a gelirsek… Yeşil-Beyazlılar, berbat bir sezon geçiriyor. Çok fazla oyuncu tercihi, yönetim yanlışları ve yanlış teknik adam seçimi bunun altında yatan faktörler… Sürekli dibe doğru inen bir çizgiye sahipler… Kadro bütünlüğünü yakalayabilmiş değiller. Dün oyunun belirli bölümlerinde iyi oynasalar da, bunu tabelaya yansıtamadılar. Bu sezon ilk kez forma giyen Traore etkili futboluyla dikkat çekerken; sol açık Emre Taşdemir ve sağ açık Dzsudzsak konuk ekibin en iyisiydi. Necid üst üste 5 haftadır golle buluşamazken; psikolojik açıdan rahatlatılması gerekiyor. Bu sezon büyük umutlarla yeniden kiralanan Josue'nin de net bir şekilde düşüş yaşadığı görülüyor. Bursaspor'a toparlanması için devre arası tatili ilaç gibi gelecek. O güne kadar, sancılı günler Yeşil-Beyazlıları bekliyor.