27 Temmuz 2015 Pazartesi

Southampton, Yeni Porto mu?



Futbol, 22 kişinin bir topun peşinden koştuğu, bir tarafın sevilip bir tarafın üzüldüğü ve her yaz transferlerle heyecanlanan bir tutku olarak tanımlanabilir. Bazı takımlar eksik bulduğu mevkileri güçlendirme yoluna giderken; bazı takımlar da parlattığı futbolcularını yüksek meblağlara büyük kulüplere satarken; yerlerini ise çok ucuza transfer ettiği genç isimlerle doldurur. Ya da altyapısından çıkararak as takıma monte eder. Son yıllarda bunun örneklerini Avrupa'da çok olmamakla birlikte gördük. Mesela Lyon, parlattığı yıldızları astronomik bedellere gönderirken; yerini ise altyapısından çıkardığı yeni parlak gençlerle dolduruyor ve bu şekilde sistemini oturtmuş durumda...

Bunun dışında yıldızları çeşitli ülkelerden bulup takıma kazandırarak en fazla 3 sene içinde yıldızlarını parlatıp büyük kulüplere gönderen bir Porto örneğimiz var. Portekiz'in en büyük futbol takımı Porto; Falcao, James Rodriguez, Moutinho, Ricardo Carvalho, yakın zamanda Danilo ve daha nice ismi büyük bonservis ücretleriyle göndererek yıllardır hatırı sayılır bir gelir elde ediyor. Portekiz ekibinin uyguladığı "1'e al, 10-15 katına sat" politikası çocukluğumdan beri işliyor ve takımın sisteminde veya futbolunda hiçbir aksama olmuyor. Futbolun iyice küreselleştiği ve paraya döküldüğü dünyamızda, Porto ve Lyon gibi örneklerin olduğunu bilmek bazen bir tebessüm sebebi...

Transfer geliri elde etme konusunda, İngiltere'den Porto'ya bir rakip çıkmak üzere; hatta artık 2 senedir kazandığı bonservis bedelleriyle çıktı diyebiliriz: Southampton... İngiltere Premier Ligi'nde mücadele eden ekip, son 2-3 yılda futbol piyasasına Shaw, Schneiderlin, Lallana, Clyne gibi önemli yetenekler sundu. Ve bu yıldızların hepsini astronomik bedellerle İngiltere'nin en büyük kulüplerine göndermeyi başardı. Southampton, 2 yıldır yaz döneminde gönderdiği isimlerle, kasasına toplam 136 Milyon Sterlin koydu. daha yolun çok başındalar, ancak iki senelik kısa vade düşünüldüğünde, başarılı bir iş yaptıkları ortada... Hollandalı deneyimli antrenör eşliğinde, gidenlerin yeri de daha makul ücretlerle gelen potansiyeli fazla futbolcular ile doldu. Yeni sezonda da sistemlerinin aksayacağını düşünmüyorum.

Cork'tan Clyne'a

S'oton'un transfer hamleleri 2014-2015 sezonu öncesi yaz transfer döneminde orta saha oyuncusu Jack Cork ile başladı. Swansea'nin yoğun isteklerine dayanamadılar ve 3 Milyon Sterlin'lik bir bedelle İngiliz oyuncuyu Swansea'ye gönderdiler. Ardından savunmada S'oton formasıyla iyi işler başaran ve güven veren Callum Chambers, Arsenal'in yolunu tuttu. Genç İngiliz stoper, 16 Milyon Sterlin karşılığında Topçular'a katıldı. Ardından Liverpool, bir akbaba misali Southampton'ın üzerine çöktü. Kırmızılar'ın ilgilendiği 3 oyuncu vardı. Altyapısında yetişen Rickie Lambert, savunma oyuncusu Dejan Lovren ve orta sahada forma giyen Adam Lallana... Uzun süren müzakereler sonucunda Liverpool; 20 Milyon Sterlin karşılığında Lovren'i, 25 Milyon Sterlin bonservis bedeliyle Lallana'yı ve 4 Milyon Sterlin karşılığında Lambert'i kadrosuna kattı. İngilizlerin gelecek dönem için sol bekte bir numaralı aday olarak gördüğü Luke Shaw ise, Manchester United'in radarından kaçamadı. Kırmızı Şeytanlar, genç sol beki 30 Milyon Sterlin bonservis ücretiyle renklerine bağladı. Böylelikle 2014-2015 futbol sezonunda 98 Milyon Sterlin'lik bir gelir elde ettiler.

2015-2016 futbol dönemi için  gerçekleştirilen yaz transfer döneminde de Southampton futbolcularına ilgi yoğundu. Bu ilgiler, sağ bekte gösterdiği formla İngiltere milli takımına kadar yükselen ve milli formayı bırakmayan Nathaniel Clyne ile Kırmızı-Beyazlıların son 2 sezonda orta sahadaki dinamosu olan Morgan Schneiderlin üzerinde yoğunlaşıyordu. Liverpool, önce davranan kulüp oldu ve sağ bek Clyne için uzun süren görüşmeler sonucunda mutlu sona ulaştı. 13 Milyon Sterlin karşılığında Clyne'ı Anfield Road'a getirdiler. Teknik Direktör Louis Van Gaal'in orta sahaya takviye aradığı Manchester United, Morgan Schneiderlin'de karar kaldı. Fransız orta saha, 25 Milyon Sterlin bonservis bedeliyle Manchester United'a imza attı. Bu yaz, toplamda 38 Milyon Sterlin kazandılar.

136 Milyon Sterlin

Southampton, iki sezondur gönderdiği futbolcularla, toplamda 136 Milyon Sterlin'lik bir gelirin sahibi oldu. Bu rakam, tabii ki ilk başta yüz güldüren bir rakam... Daha bu açıdan Porto ile yarışabilecek bir düzeyde ve gelirde değiller; ancak pozitif bir adım attıkları ve mini bir Porto yolunda oldukları söylenebilir. Eğer bir Porto olmak istiyorsa, İngiliz kulübü, öncelikle scout ağını genişletmeli... Ve ardından altyapıya daha fazla yatırım yapmalı, bu yatırımların sonucunu da genç futbolcuları as takıma çıkarıp ilk 18'e monte ederek almalı....





26 Temmuz 2015 Pazar

Vettel'den Jules'a Armağan!


Bugün gerçekleştirilen Macaristan Grand Prix'sini, aslında yarıştan sonra Sebastian Vettel iki kelimeyle özetliyordu: "Jules için!" Jules Bianchi'nin vefatının ardından gerçekleştirilen ilk yarıştı, başta Ferrari olmak üzere tüm takımlar ve pilotlar üzgündü. Hatta genç pilotu röportajlarında, otomobillerinde ve kasklarında anan pilotlarımız vardı. Yarıştan önce tüm pilotlar bir çember oluşturdu ve Bianchi için saygı duruşunda bulundular.
Macaristan'ın Mogyorod kentindeki 4 bin 381 metrelik Hungaroring Pisti'nde gerçekleştirilen sezonun onuncu yarışında, mutlu sona ulaşan isim, Ferrari'nin Alman pilotu Sebastian Vettel oldu. Çok fazla olay, kaza, yarış dışı kalış ve cezaların yaşandığı sezonun en heyecanlı mücadelesinde, ikinci Red Bull takımından Daniil Kvyat olurken; üçüncü basamağa ise yine Red Bull takımından Daniel Ricciardo çıktı. Böylelikle Ferrari uzun bir aranın ardından yarış kazanırken; Red Bull da Vettel-Webber zamanlarından sonra ilk defa podyumda duble yapmış oldu. Ferrari ve Red Bull günün kazanan isimleri olurken; Mercedes ise hayal kırıklığı yarattı.
Vettel Uçtu
Yarışa Mercedes'lerin arkasında 3. sırada başlayan Sebastian Vettel, mükemmel bir start aldı ve iyi bir tutuş yakalayarak liderliğe oturdu. Bu dakikadan sonra sazı eline alan Alman pilot, her tur rakipleriyle arasını saniye bakımından daha da açtı ve kazalardan, yarışın sonlarına doğru piste giren güvenlik aracından etkilenmeyerek kazanmasını bildi. Vettel, kariyerinde ilk defa Macaristan'da kazanırken; bu sezonki ikinci galibiyetini elde etmiş oldu. Bu galibiyetiyle toplamda 41. galibiyetine ulaşırken; en çok kazananlar listesinde 3. sıradaki Ayrton Senna’nın rekoruna da ortak oldu. Dört kez dünya şampiyonu olan pilot, yarıştan sonra sevincini Ferrari ekibiyle paylaşsa da gün boyunca Jules Bianchi yüzünden tutuk göründü.
Yarışa çok iyi başlayan bir diğer Ferrari pilotu Kimi Raikkonen, önce Rosberg ardından da Hamilton'u geçerek ikinciliğe yerleşti ve takım arkadaşı gibi üçüncü Rosberg ile zaman farkını açmaya devam etti. Felaket bir start alan Lewis Hamilton ise çakıl havuzuna girince, 10. sıraya kadar geriledi. Öndeki üçlü uzun bir süre tempoyu aynı şekilde götürürken; Lewis Hamilton, 10.  sıradan rakiplerini birer birer geçerek dördüncülüğe kadar yükselmesini bildi.
Bol olaylı demiştik; yarışın kaderini etkileyen en önemli olaylardan biri, 44. turda yaşandı. Nico Hulkenberg'in otomobilinin ön kanadı koptu ve aracın altına girdi. Bu olayın ardından güvenlik aracı sahne aldı ve piste girdi. Bununla birlikte, öndeki Vettel ile aradaki zaman farkı kapanan Mercedes'ler çok sevinse ve galibiyet şansları doğsa da bu durumu iyi kullanamadılar. Bu dakikalarda yaşadığı ince bir temasla motor sisteminde arıza yaşayan Ferrari'nin Fin pilotu Kimi Raikkonen, yavaşlamaya başladı ve Rosberg'e geçildi. Sıkıntı artınca, Ferrari ekibi, Raikkonen'i pite çağırdı ve Fin pilot için yarış erken sona ermiş oldu. Rosberg, Raikkonen'i geçip Vettel'i takibe başlarken; takım arkadaşı Hamilton'dan aynı hamle gelemedi. Daha hızlı görünen Ricciardo'ya geçilen Hamilton, bir başka darbeyi de incelenen pozisyonda aldı. Bu ikilinin geçişi sırasında oluşan temasta, Hamilton 5 saniye cezası aldı ve podyum şansını tamamen kaybetmiş oldu. İngiliz pilot, 13. sıraya kadar düştü.
Ricciardo ve Kvyat'ın Yükselişi
Olaylar bu kadarla da sınırlı kalmadı. Rosberg-Ricciardo mücadelesi de yarışın kaderini etkileyen anlardan oldu. Pit stopların ardından giderek hızlanan Ricciardo, Rosberg'i yakaladı ve takibini sürdürdü. Raikkonen'in yarış dışı kalışıyla da 4. sıranın sahibi, Red Bull'dan Kvyat oldu.  Yarışın son bölümlerinde, birinci virajda bir temas daha izledik. Daniel Ricciardo, Nico Rosberg'i geçmeye çalışırken; ön kanadı,Rosberg'in sol arka lastiğini resmen biçti. Bunun üzerine lastiği patlayan Nico Rosberg, geriye düştü ve pit yoluna gitmek isterken çok zaman kaybetti. Böylelikle Ricciardo 2.'liğe, Kvyat da 3.'lüğe yükselmiş oldu. Yarış bu sıralamayla devam ederken, Red Bull yönetimi, Ricciardo'nun kopan ön kanadının problem olmasını istemedi ve onu pite çağırdı. Bu hamleyle Kvyat 2. sırayı aldı, Ricciardo ise pitten 3. sırada döndü.
Yarış bu şekilde sonlanırken; Kvyat yarışı ikinci bitirerek kariyerinin ilk podyumunu kazanmış oldu. Podyumun son basamağını ise Daniel Ricciardo tamamlamış oldu. Antrenman turlarından itibaren hızlı görünen Red Bull, Macaristan'da duble yaparak güzel bir gün geçirdi. Son yarışlarının aksine Macaristan'da iyi bir mücadele gösteren STR Renault pilotu Max Verstappen, yaşanan kazaları iyi değerlendirdi ve yarışı 4. sırada bitirerek kariyerinin en iyi derecesini elde etmiş oldu. Fernando Alonso yarışı 5. tamamlayarak McLaren-Honda markasına sezonun en iyi derecesini getirmiş oldu. Kötü bir gün geçiren Mercedes pilotu Lewis Hamilton ise, aldığı cezanın ardından mücadeleyi 6. sırada tamamlamış oldu.
Geçtiğimiz yılın ardından bu sene de Macaristan Grand Prix'de büyük heyecan yaşadık. Sezonun 10. yarışının ardından Formula 1 Şampiyonası maalesef 4 haftalık bir yaz tatiline girdi. Sezonun 11. yarışı Belçika Grand Prix'si 23 Ağustos'ta koşulacak.
Pilotlar klasmanı:
1. Lewis Hamilton (Büyük Britanya) - 202 puan
2. Nico Rosberg (Almanya) - 181
3. Sebastian Vettel (Almanya) - 160
4. Valtteri Bottas (Finlandiya) - 77
5. Kimi Raikkonen (Finlandiya) - 76
Takımlar klasmanı:
1. Mercedes - 383
2. Ferrari - 236
3. Williams - 151
4. Red Bull - 96

Williams Başladı, Mercedes Bitirdi



Formula 1'in 2015 sezonundaki 9. yarışı olan Britanya Grand Prix'sinde mutlu sona ulaşan isim Mercedes pilotu Hamilton oldu. Lewis Hamilton, bu zafer için uğraşması gerekirken; 2015 sezonundaki 5. zaferini elde etmiş oldu. İngiliz pilot, kendi evi olan Silverstone Pisti'nde kazanarak hem kendisi çok mutlu oldu hem de İngiliz Formula 1 severlere büyük bir coşku yaşattı. Silverstone pistine, özellikle son 15 turda yağmur da büyük ölçüde etki etti.
Britanya Grand Prix'de heyecan, daha start anında heyecan yaşandı. Yarışa 3. ve 4. sıralardan başlayan Williams pilotları Massa ve Bottas inanılmaz derecedeiyi bir kalkış yaptı. İlk düzlük geçildiğinde; Massa liderliğe, Bottas ise 3.'lüğe yükseldi. Bu esnada Lotus'tan Grosjean ile McLaren'den Button'ın karıştığı kaza nedeniyle ilk turda piste giren güvenlik aracının 4. turda pisti terk etmesi sonrası Bottas, ikinciliği Mercedes sürücüsü Hamilton'dan aldı. Williams pilotları artık ilk ikideydi. Onları da Mercedes pilotları Hamiltonv e Rosberg takip ediyordu. Bu dörtlü grup, arkadakilerden hızla ayrılmaya başladı ve her tur giderek süreyi daha da açtı. Williams, yarış başındaki bu güzel tabloyu aslında Cuma-Cumartesi günlerinden hissettirmişti. İlk pitlere kadar bu tablo devam etti.
Hamilton'dan Akıllıca Hamle
Mercedes pilotu Lewis Hamilton, ilk dörtteki rakiplerinden bir tur önce pit stop yapmayı tercih etti. Ve pit stopların bittiği 21. turda, bu stratejisiyle Hamilton birinciliği eline aldı ve liderliği ondan sonra bırakmadı.  Pit stoplardan sonra Massa 2, Bottas ise 3. sıraya geriledi. Mercedes’in diğer pilotu Rosberg ise 4. sırada kaldı. Ama Silverstone'un daha söyleyecekleri vardı. Piste 37. turda giren yağmur, sıralamada önemli değişikliklere neden oldu. Yağmurun gelişiyle birlikte, pit stopta taktığı yağmur lastiklerinin avantajını kullanan Nico Rosberg önce Bottas'ı ve ardından da Massa'yı geçerek kendini birden 2. sırada buldu. Üstelik o turlarda, lider Hamilton'dan otomobili daha hızlıydı.
Rosberg'in hızlanmasıyla bu şekilde dayanamayacak olan Hamilton, Mercedes yönetimi tarafından tekrar erken bir pite alındı ve yenilenmiş yağmur lastikleriyle piste geri döndü. Böylelikle, hem liderliğini sağlamlaştırdı hem de kaybettiği yol tutuşunu geri kazanmış oldu. Yarışın son turları da bu şekilde geçerken; Lewis Hamilton yarışı kazanmayı bildi ve genel klasmandaki liderliğini korudu. Takım arkadaşı Nico Rosberg ise uzun süre zorlasa da 2. sırada yarışı tamamladı.
Ferrari Vettel'i Öne Çıkartırken Williams'lar Düşüşte
Yağmurun piste girdiği dönemde, Williams'ların pite girmekte çok geç kalması ve giderek yavaşlaması, arka gruba yaradı. Yağmuru gören Ferrari, hemen Sebastian Vettel'i pit alanına alırken; yağmur lastikleriyle yarışa daha hızlı dönmesini sağladı. Son bölümdeki bu sürpriz atağıyla, Sebastian Vettel, podyumun son basamağına çıkmış oldu.
Antrenman ve sıralama turlarıyla iyi bir haftasonu geçiren Williams pilotları, ilk pit stoplara kadar yarışı iyi idare etseler de; devamını getiremediler. Felipe Massa 4. olurken; Bottas da 5. sırada yarışı tamamladı. İkili, Williams'a duble puan kazandırmış oldu.
Sezonun 10. yarışı Macaristan Grand Prix'si 26 Temmuz'da yapılacak.

Rosberg Sessiz ve Derinden


Formula 1'in 2015 sezonundaki 8. yarışı olan Avusturya Grand Prix'sini, Mercedes'in Alman pilotu Nico Rosberg kazandı. Rosberg, start anında iyi bir atakla takım arkadaşı Hamilton'u geçerek liderliği aldı ve bir daha arkasına bile bakmadı. Alman pilot, bu sezonki üçüncü zaferini yaşarken; pilotlar klasmanında da iddiasını sürdürdü.
Spielberg kentindeki Red Bull Pisti'nde gerçekleştirilen mücadelede, antrenman turlarının aksine yağmur görülmedi. Antrenman turlarındaki tutuk performansına rağmen sıralama turlarında iyi bir performans sergileyen Nico Rosberg, yarışa 2. sıradan başlama hakkı kazanmıştı. Start anında başarılı bir hamle ile Hamilton'dan liderliği alan Mercedes'in Alman pilotu, her tur farkı daha da açarak ve hızını düzenli kullanarak yoluna devam etti ve Avusturya GP'de damalı bayrağı ilk gören isim oldu. Rosberg, aynı zamanda güvenlik aracının pistten ayrıldığı 7. turdan itibaren de üst üste en hızlı turları atan isim oldu. Ancak; deneyimli pilotun yarışın son 5 turunda otomobildeki vibrasyon sorunu ile ilgili şikayetleri gözlerden kaçmadı.
Mercedes'in İngiliz pilotu Lewis Hamilton ise yarışa ilk sıradan başlamasına rağmen; start anında iyi bir tutuş gösteremedi ve lastikler henüz ısınamadan takım arkadaşı Rosberg'e geçilmiş oldu. Daha hızlı olan Rosberg'i bir türlü yakalayamayan Hamilton, Avusturya'da günün yavaş isimlerindendi. Pit stop çıkışında da beyaz çizgiyi ihlal ettiği gerekçesiyle 5 saniye cezası alan Hamilton, Rosberg'in liderliğini bir anlamda garantiletmiş oldu.
Williams'ın Çıkışı Sürdü
Kanada GP'de Bottas'ın performansıyla dikkat çeken Williams, Avusturya Grand Prix'sinde ise duble puan almanın mutluluğunu yaşadı. Deneyimli Williams pilotu Felipe Massa, yarışın en agresif isimlerinden biriydi ve rakipleriyle ikili mücadelelerden mutlu sonla ayrıldı. Vettel'in pit hatasını iyi değerlendiren Brezilyalı pilot, bu noktada 3.^lüğü elde etti ve yarış sonuna kadar da bırakmadı. Özellikle son 5 tur Vettel'in zaman farkını kapamasıyla çok heyecanlı geçse de; iyi savunma yapan Felipe Massa Alman pilota geçit vermedi ve Williams'ı podyumun son basamağına taşıdı.
Antrenman turlarında başarılı bir performans göstermesinin ardından sıralama turlarında Mercedes'in gerisinde kalan Ferrari pilotu Sebastian Vettel, yarışa 3. sırada başladı ve uzun bir süre yarışı 3. götürdü. Pite girdiği esnada lastik sorunu yaşayan ve lastiğin bir türlü oturtulamamasından dolayı 13 saniye kaybeden Vettel, pit çıkışında Massa'nın arkasına düştü ve Brezilyalı'yı bir türlü geçmeyi başaramadı. Yarışı 4. sırada bitiren Vettel, bugün Ferrari'yi tek güldüren isim oldu.
Kanada Grand Prix'sinde çok başarılı bir performans gösteren Williams'ın Fin pilotu Valtteri Bottas, aynı tutumu Avusturya GP'de de sürdürdü. Yarış boyunca Massa ve Hulkenberg ile heyecanlı anlar izleten Bottas, agresif tutumunu koruyarak yarışı 5. sırada tamamladı ve Williams'a duble puan kazandırmış oldu.
Büyük Kaza Can Sıktı

Yarışın 2. turunda Ferrari ve McLaren'in karıştığı kaza, yürekleri ağza getirdi. İkinci virajın çıkışında aracının kontrolünü kaybeden Kimi Raikkonen, sol tarafından gelen Fernando Alonso'ya çarparak hem aracının arka bölümünü kopardı hem de Alonso'nun otomobilinin altına girdi. Fernando Alonso'nun aracı, Raikkonen'nin aracı ve bariyerleri üzerinde kalırken, her iki pilot kazayı yaralanmadan atlattı. Yara almamaları en büyük mutluluktu. Kazanın ardından güvenlik aracı piste girerken; yarış dışı kalan iki otomobilin pistten alınması uzun sürdü. Çünkü o bölgede, pek kazaya rastlanmıyordu.
Sezonun dokuzuncu yarışı, iki hafta sonra Silverstone Pisti'nde, Büyük Britanya'da gerçekleştirilecek.

Şimdi Vitor İle Çatı Katında İnziva Vakti


Şimdi çatı katında inziva vakti.. Nerede aranacak haklının hakkı? Fenerbahçeli taraftarların, yeni teknik direktörleri Vitor Pereira ile yaz döneminde söyleyeceği şarkı... İster çatı katlarında, isterlerse balkonlarda ya da tesislerde inzivaya çekilip bu şarkı eşliğinde yeni sezonu planlamaları gerekiyor. Zira Fenerbahçe'nin 2 yıllığına anlaştığı Vitor Pereira, transfer seven ve yaşlı yerine daha genç isimleri tercih eden hücumcu bir hoca... Elde bulunan Spor Toto Süper Lig ile Şampiyonlar Ligi hedefleri için Pereira ve Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ı gençleştirilmesi ve takviye edilmesi gereken bir kadro bekliyor. O yüzden inzivaya çekilip planlama yapacakları önlerinde 2 aylık bir süreç var.
Vitor Pereira, genel hatlarıyla kazanmayı ve hücumda agresifliği seven bir teknik direktör... Ancak kariyerinin son basamağı olan Olympiakos'ta onu daha zıt bir rolde izledik. Portföyünde, Fenerbahçe'ye getirdiği 2 zıt karakter bulunuyor. Sarı-Lacivertliler için mühim olan, Portekizli hocanın bu karakterlerinden Fenerbahçe'de hangisine bürüneceği... Porto ve Al Ahli zamanlarındaki gibi hücumu önemseyen ve bol pozisyonlu bir takım mı yaratacak? Yoksa Olympiakos'taki gibi hücumda agresiflikten vazgeçip 1-0'ı bulduktan sonra savunmaya mı çekilecek? Eğer ilki olursa, Pereira lige renk katacak ve Fenerbahçe ile iyi bir kadro kurduğu takdirde alınmadık kupa bırakmayacaktır. Ancak Olympiakos'taki gibi bir taktiği benimserse, 2 yıllık sözleşmesinin 2. yılına girmeden bavulunu toplayıp gidebilir.
Bir de Pereira'nın Porto'daki sistemi Fenerbahçe'ye getirebileceklerine inananlar var. Pereira'nın zamanında Porto'ya ucuz miktarlarla kazandırdığı Danilo ve Alex Sandro'ya bakıp şimdi Fenerbahçe için heyecanlananlar var... Kimse umutlanmasın; Pereira, Porto'daki altyapı düzenini ve transfer sistemini Fenerbahçe'ye asla kuramaz. Çünkü bizim spor yöneticilerimizin zihniyetine ters... Bu konuda Türkiye'de spor yöneticilerinin hiçbirinde bu zihniyet maalesef yok...
İyi senaryonun gerçekleşebilmesi ve üzerine artı olarak Şampiyonlar Ligi'nde başarı için; Vitor Pereira ve Fenerbahçe'nin inziva döneminde yapması gereken bazı şeyler var.
1. Terraneo-Pereira koalisyonu şart
Fenerbahçe, geçtiğimiz haftalarda önemli bir hamle yaptı ve takımda sportif direktörlüğe İtalyan deha Giuliano Terraneo'yu getirdi. Terraneo'yu bilenler Inter'deki sportif direktörlük görevinden ya da eski dönemlerde futbolculuğundan hatırlayacaktır. Yaşım itibariyle ben sportif direktörlük zamanına yetişebildim. Kurt İtalyan, görevdeyken Inter'in kazandığı iki şampiyonluğuna va takıma getirdiği isimlerin yıldız potansiyeliyle damga vurdu. Brezilyalı Adriano, Hakan Şükür ve Okan Buruk gibi isimler, Terraneo'nun o dönemde Inter'e kazandırdığı isimlerdi. Vitor Pereira'yı da Fenerbahçe'nin başına geçmesi için o ikna etti.
Vitor Pereira, daha önce çalıştırdığı kulüplerde hiçbir zaman bir sportif direktör ile görev yapmadı. Fenerbahçe ise, yeni sezonda futbolu tamamen Terraneo'ya emanet etti. Futbol departmanının tüm işleriyle Terraneo ilgilenecek. Pereira, bu yakınlığa ve işlerine karışılmasına nasıl bir tepki verecek gelecek sezonun ilerleyen bölümünde merak ediyoruz. Ancak birlikte iyi bir ikili olmaları ve koalisyon yapmaları gerekiyor. Futbolcularla ilgili sorunlardan, özellikle transfer edilecek isimlere, özellikle her konuda...
2. Volkan İle Tamam, Yabancı Kaleci Alınmalı
Yaşlı isimleri çok sevmeyen ve yoğun antrenman temposu uygulayan bir teknik direktör olarak Vitor Pereira, yüksek ihtimalle Volkan Demirel ile çalışmak istemeyecek. Ya da zorunlu durumlar olmadıkça, Volkan, deneyimli teknik direktörün ilk tercihi olmayacak. Bu yüzden Sarı-Lacivertliler yabancı ve Şampiyonlar Ligi için deneyimli bir kaleci transfer etmek zorunda... Bu durumda, onlar için en uygun isim bonservisinin elinde oluşuyla ve deneyimiyle Arjantinli kaleci Sergio Romero! Romero, Arjantin milli takımının da kalesini düzenli olarak koruyor. Geçtiğimiz sezonu Sampdoria'da geçirdi. Bonservisinin elinde oluşu da Fenerbahçe'nin lehine... Bu işi Terraneo, Romero ile konuşarak en fazla 5 dakikada bitirebilir. O kadar da iddialıyım...
3. Bir Yerli, Bir de Kaliteli Yabancı Stoper Takviyesi Gerekiyor
Fenerbahçe, genele baktığımız zaman bek konusunda sıkıntı çekmeyen bir takım... Sağda Gökhan Gönül ve yeni transfer Şener Özbayraklı... Solda ise Caner Erkin ve Hasan Ali Kaldırım... Hatta Hasan Ali'nin gitme isteği ihtimaline karşılık, Anıl Karaer ile anlaşıldı. Sarı-Lacivertlilerin en büyük sıkıntısı, stoper tandeminde... Bruno Alves'in yaşlanması ve gitmek istemesi, Egemen Korkmaz'ın sakatlık geçirdiği dönemler.... Ayrıca Kadlec ve Serdar Kesimal'ın da yüksek ihtimalle gönderileceğini düşünüyoruz. Alves ise, iyi bir teklif gelmesi halinde kesinlikle satılacak.
Fenerbahçelilerin stoper tandemine, 1 yerli ve 1 de kaliteli yabancı takviyesi yapması şart... Yerli için, böyle bir kulüpte sorumluluk alıp her hafta üstüne koyabilecek tek isim var: Bursaspor'lu Serdar Aziz... Yönetim, Ali Yıldırım önderliğinde araya girip her türlü hamleyi Serdar Aziz'i transfer etmek için yapmalı... Yabancı konusunda ise adaylar geniş... Lille'li Kjaer, Porto'lu Maicon ile Rolando ve Tottenham'lı Kaboul... Bu isimler içinde en olacak gibi duranı ve Pereira'nın sistemine oturacağı Rolando...
4. Orta Saha Gençleştirilmeli
Selçuk Şahin 34, Raul Meireles 32, Emre Belözoğlu 34 yaş sınırı içine girdiler. Artık hem lig hem de Şampiyonlar Ligi'nde mücadeleyi kaldıramayacakları ortada.. Selçuk ve Meireles'in gönderileceği, Emre'nin ise 1 yıl daha takımda tutulacağı konuşuluyor. Elde ise Mehmet Topal, Diego ve Alper gibi önemli isimler var. Bu isimlerin yanına, orta sahaya 2 takviye gerekiyor. Yine Şampiyonlar Ligi kalitesinde bir yabancı ve bir yerli tercih edilebilir. Pereira'nın sisteminde, oyunu sürekli dikine oynayacak ve hücuma aktif destek verecek orta sahalar gerekiyor. Terraneo, bu yönde bir çalışma yapmalı..
2015-2016 sezonunda ise, bambaşka ve gerçek bir Diego izleyeceğinizi de iddalı bir tavırla sizle paylaşıyorum.
5. Miroslav Stoch, Kesinlikle Takımda Kalmalı
Büyük umutlarla transfer edilen kanat oyuncusu Miroslav Stoch, Fenerbahçe'de istenilen düzeye bir türlü gelemedi. Bu yüzden Aziz Yıldırım onu önce PAOK'a, geçtiğimiz sezon ise Al Ain'e kiraladı. Stoch, bu iki kulüpte de performansını katladı ve gerçek kumaşını gösterdi. Gol ve asist katkısını arttırdı. Orta sahanın her iki kanadında da oynayabilmesi ve hücum konusundaki agresifliği de onun artıları... Pereira'nın sisteminde, kanatlarda ona mutlaka ihtiyaç var. Stoch'un akıllandığını ve artık Fenerbahçe'ye tam katkı sağlamasının zamanının geldiğini düşünüyorum.
6. Gerçek Kanat Oyuncuları Şart
Fenerbahçe uzun zamandır kanatlarda Kuyt, Alper, Caner, Emenike, Sow gibi isimleri kullandı. Ama Kuyt hariç, hiçbiri tam anlamıyla kanat oyuncusu değildi ve sürekli içe katederken kendilerini buldular. Kırılma anlarında da fazla katkı veremediler. Bu yüzden, Fenerbahçe'nin ortaları, asistleri, hızı, zekası ile kanat oyuncularına ihtiyacı var. Stoch kalacak; fakat sadece 1 isim yeterli değil... Arsenal'den Joel Campbell ve Bursaspor'dan Şenol Güneş ile tekrar patlama yaşayan Volkan Şen gündemde... İkisi de Fenerbahçe'ye değer katabilecek futbolcular... Terraneo'nun gücünü, bu transferlerde göreceğiz. Özellikle Campbell konusunda, Arsenal ile çok çetin bir savaşa girmesi lazım...
7. Fernandao'nun Yanına Forvete 1 Yerli
Fenerbahçe, geçtiğimiz sezon ile Bursaspor ile parlayan ve 22  gol atarak Gol Kralı olan Fernandao'yu A. Paranense'den transfer ederek çok doğru bir iş yaptı. Fenerbahçe, kısa bir dönemden sonra gerçek bir forvetle tanışacak diyebilirim. Bitiriciliği oldukça yüksek, hücumdaki isteği tam Pereira'nın dişine göre... Pereira ile performansını daha da arttıracağı görüşündeyim. Ancak bir yerli forvet takviyesi de gerekiyor. Artık Avrupa kulvarı da işin içine girdi gelecek sezon 45 maç oynayacaklar en kötü ihtimalle.. Bu yüzden alternatifli bir kadro olmalılar. Yerli bir forvet de şart...
8. Aziz Yıldırım Arkasına Yaslanmalı
Fenerbahçe'de başarı için, Başkan Aziz Yıldırım'ın da artık futbol departmanından çekilmesi ve arkasına yaslanarak evde maçları izlemesi gerekiyor. Futbolcular ve teknik direktör üzerindeki yıkıcı söyleminden vazgeçmeli... İtalyan Sportif Direktör Terraneo'yu futbolla tamamen ilgilendirip işlere karışmamalı...
9. Antrenmanlar Belirleyici Olacak
Fenerbahçe'nin yeni teknik direktörü Vitor Pereira, antrenmanları çok seven ve futbolcuları sonuna kadar zorlayan bir hoca olarak dikkat çekiyor. Sarı-Lacivertli futbolcular, bu acı gerçekle Temmuz ayından itibaren çalışacak. Şikayet de edemezler; Pereira gözlerinin yaşına bakmaz.. Bu yüzden, takım kurulurken; yoğun antrenmanlar da kadroda belirleyici unsur olacak. Aziz Yıldırım, bu konuda Pereira'ya tam yetki vermeli...

Transfer dahisi Brendan Rodgers (!)


Swansea gibi orta çaplı bir kulübe oynattığı futbolla dikkat çeken ve 2012 yılında Liverpool'un yolunu tutan Galli menajer Brendan Rodgers, 3 yıllık bölümde inanılmaz transferleriyle dikkat çekiyor. Tabii bu inanılmaz kötü bir anlamda ve bir Messi, Ronaldo, Pogba veya Bale'yi temsil etmiyor. Takım yönetme konusundaki başarısızlığını gösteren Brenden Rodgers, transferdeki başarısızlığına da her yıl ekleme yapmaya devam ediyor.
Brendan Rodgers'in göreve geldiği günden bugüne, Liverpool'da toplamda 24 transfer yapılmış... Bunların 4'ü kiralık şekilde, 1'i bonservis bedeli ödenmeden ve kalan 19'u da yüklü bonservis bedelleri ödenerek kadroya katılmış. Bu 24 transferden; kadroda sürekli şans bulan ve her hafta kendini geliştirerek futbolunun üstüne katan sadece 5 isim sayabiliyoruz: Sturridge, Coutinho, Mignolet, Emre Can ve Alberto Moreno... Gerisi ise, tam anlamıyla bir çöplük...Tabii ki 2015-2016 sezonu öncesi yaptığı transferleri, şu an için bu listenin dışında bırakıyorum.

Bu gördüğünüz tablo, Liverpool'un Rodgers dönemi transferlerinin tamamnını gösteriyor. Tabloda 24 kişi bulunurken; sadece kırmızı ile çevirdiğim 5 kişinin çok iyi transferler olarak öne çıktığını görüyoruz. İsterseniz başlayalım...
2012
2012'de yaz döneminin ilk transferi olan Borini, 10.4 Milyon Sterlin'e Roma'dan transfer edildi. Geldiği ilk sezonda toplam 20 maçta forma giyebilirken; 2 gol ve 1 asistlik bir katkı verdi. Ertesi sezon Sunderland'a kiralandı. Burada düzenli forma şansı bulan Borini, toplam 41 maçta 12 gol ve 5 asist ile iyi bir performans sergiledi. Bu sezon takıma dönen Borini, toplamda 18 maçta forma giyebildi ve yalnızca 1 gol attı. Başarısız olduğu açık... Bu yaz takımdan gönderilmesi bekleniyor. 2012'nin ikinci transferi Swansea'den 15 Milyon Sterlin'e transfer edilen Joe Allen oldu. Allen, 3 yılda toplam 95 kez Liverpool formasıyla sahaya çıkarken; yalnızca 4 gol kaydedebildi ve oyunun hücum yönünü okuyamayan vasat bir orta saha oyuncusu olarak kaldı. Takımdaki durumu, belirsiz... Ancak orta sahaya yapılacak 2 takviye sonrası, forma giymesi imkansıza yakın...
Heerenveen'den 3 Milyon Euro'ya Oussama Assaidi transfer edildi. Faslı futbolcu, geldiği yıl toplamda 14 müsabakada forma giydi ve skora katkı yapamadı. Ertesi sezon Stoke City'e gönderilen Assaidi, burada 1.5 yıl kiralık oynadıktan sonra bu yıl ara transfer döneminde Al Ahli'ye satıldı. Başarısız bir transfer oldu. Nuri Şahin Real Madrid'ten kiralandı. Yarım sezon Liverpool'da forma giyebilen Şahin, sakatlıklar nedeniyle yalnızca 15 maça çıkabildi ve 3 gol kaydetti. Başarısız bir transfer olarak ara dönemde Real Madrid'e geri döndü. Şu an Borussia Dortmund'ta oynuyor. Altyapı için Leverkusen'den Samed Yeşil transfer edildi. Samed, bir türlü istikrarı yakalayamadı ve as takıma yükselemedi. Bu yaz takımdan ayrılması bekleniyor.
2013
2013 ara transfer dönemine hızlı giren Liverpool, takıma çok büyük etkileri olacak iki ismi kadrosuna kattı. İlk olarak, Chelsea'de aradığı şansı bulamayan Daniel Sturridge 12 Milyon Sterlin'e transfer edildi. 25 yaşındaki İngiliz forvet, 2.5 yılını geçirdiği Liverpool'da toplamda 67 maçta forma giyerken 41 gol ve 16 asist ile oynadı. Toplamda 57 golün içinde bulunarak, Brendan Rodgers'in ilk başarılı transferi oldu. Ardından Inter'de fazla forma şansı bulamayan Brezilyalı Philippe Coutinho, 8.5 Milyon Sterlin'e transfer edildi. 22 yaşındaki orta saha oyuncusu, transfer edildiği günden bugüne takımın yıldız oyuncusu olurken; toplamda 102 maçta forma giydi, 16 gol ve 21 asist ile oynadı. Rodgers ile yeni bir hücum kimliği kazanan Coutinho, Rodgers'in ikinci başarılı transferi oldu.
2013 yaz dönemi yine başarısız hamlelerle geçti. İlk olarak 6.8 Milyon Sterlin'e Luis Alberto büyük bir umutla transfer edildi. O sezon Liverpool formasını 12 kez giyebilen Alberto, skora katkı yapamazken; ertesi yıl ise Malaga'ya kiralandı. Bu yaz, başarısız bir transfer hamlesi olarak takımdan ayrılması bekleniyor. Bir gün sonra, Celta Vigo2daki çıkışıyla dikkat çeken Iago Aspas, 7 Milyon Sterlin'e transfer edildi. İspanyol futbolcu, toplamda 15 maçta şans bulabilirken; 1 gol ve 1 asist ile oynadı. Bu sezonu ise, Sevilla'da kiralık olarak geçirdi. Yaz transfer döneminde, başarısız bir transfer hamlesi olarak takımdan ayrılması bekleniyor. Manchester City ile sözleşmesi biten Kolo Toure de Liverpool'un yolunu tuttu. Kariyerinin son demlerinde olan Fildişili yıldız, iyi bir alternatif olmaktan öteye gidemedi ve 2 sezonda Liverpool formasını toplamda 45 kez giydi. Gelecek sezonda da takımda 4. seçenek olarak kalması bekleniyor. Başarısız bir hamleydi.
2013 yaz transfer döneminin tek başarılı hamlesini Simon Mignolet olarak söyleyebiliriz. 9 Milyon Sterlin'e Sunderland takımından transfer edildi. Belçikalı kaleci, kendinden emin duruşuyla, çoğu maçta Liverpool kalesinde güven verdi. Tabii hataları da oldu; ancak vazgeçilmezdi. Liverpool formasını 94 kez giydi. 2015-2016 sezonunda da takımın değişmezlerinden olması bekleniyor.
2013 transferleri tam gaz devam ediyordu. Alternatif olması amacıyla Cissokho, Valencia'dan 1 yıllığına kiralandı. Fransız yıldız, Liverpool formasını toplamda yalnızca 19 kez giyebildi ve skora katkı yapamadı. Bunun sonucunda, başarısız bir hamle olarak satın alma opsiyonu kullanılmadı. Şu an Aston Villa'da futbol oynuyor. PSG'den 15 Milyon Sterlin'e Mamadou Sakho transfer edildi. 2 yıl boyunca, sürekli değişen savunma kurgusunda forma şansı bulabilmek için savaştı.Ancak yalnızca 46 maçta forma giyebildi ve 1 gol attı. Yine başarısız sayılabilecek bir transfer hamlesi olarak, bu yaz değerini bulan bir teklif olursa satılacak. Sporting Lisbon takımından 7 Milyon Sterlin'e Tiago Ilori transfer edildi. Bu daha çok, gelecek adına bir transferdi. İlk önce Granada'ya bu sezon da Bordeaux'ya kiralık olarak gönderildi. Bu iki kulüpte de istikrarı yakalayamadı ve hatalarıyla dikkat çekti. Şu an için başarısız olarak görülüyor; ama potansiyelini bulana kadar bu yaz da kiralanacak. Son olarak Chelsea'dan alternatif olması amacıyla Victor Moses kiralandı. Liverpool'da yalnızca 22 maçta forma giyebilirken; bunların çoğunda sonradan oyuna dahil oldu. Yalnızca 2 gol kaydetti. Başarısız bir hamle olarak Liverpoo transfer tarihine geçti. Halen Chelsea'nin sözleşmeli futbolcusu...
2014
O yıl ara transfer dönemini pas geçen Liverpool, bu yılın kadrosunu kurabilmek adına 2014 yaz transfer döneminde çok çalıştı. Luis Suarez'i Barcelona'ya gönderirlerken; oradan gelen astronomik transfer ücretini yine transfere kullandılar. Ancak Suarez'in gidişiyle birlikte 2014-2015 sezonunda fazlasıyla bocalarlarken; bu dönem yalnızca iki başarılı transfer gelebildi.
İlk olarak başarılılarla başlayalım... 12 Milyon Sterlin karşılığında, Sevilla'dan Alberto Moreno transfer edildi. Genç İspanyol, Liverpool'un Riise'den beri yaşadığı sol bek sorununu bitirirken; pozisyonunda fazlaca güven verdi. Rodgers döneminin en önemli transferlerinden biri olarak görüldü. Bu sezon toplamda 41 maçta forma giyerken; 2 gol ve 1 asist ile oynadı. 2015-2016 sezonunda da Liverpool taraftarları ondan çok şey bekliyor. İkinci başarılı isim ise; Leverkusen'den büyük umutlarla 9.7 Milyon Sterlin'e transfer edilen Alman asıllı Türk oyuncu, defansın ve orta sahanın her bölgesinde forma giyebilmesiyle büyük bir avantaj sağladı. Rodgers'in 2014-2015 sezonunda neredeyse her maç değişen teknik dizilişinde joker rolünü üstlendi. Toplamda 40 maçta forma giyerken; 1 gol ve 1 asist ile oynadı. Gelecek sezon, Gerrard'ın ayrılışıyla birlikte takımda daha önemli bir rol üstleneceği biliniyor. Bu iki olumlu hamleye rağmen; olumsuzlar yine çoğunluktaydı.
Geçtiğimiz yaz döneminde, Southampton transferleri ağırlıktaydı. İlk olarak 4.5 Milyon Sterlin'e Rickie Lambert transfer edildi. 32 yaşındaki deneyimli forvet, altyapısından yetiştiği Liverpool'da fazla katkı veremedi. Toplamda 36 maçta forma giyerken, çoğunluğunda sonradan oyuna girebildi. 3 gol ve 2 asist ile oynadı. Bu yaz isteyen olması halinde takımdan gönderilecek. Ardından 25 Milyon Sterlin verilerek kaptan Adam Lallana transfer edildi. Ondan beklentiler büyüktü. Lallana, sakatlıkların gölgesinde kaldığından fazla şans bulamadı ve tam performansına ulaşamadı. 41 maçta forma giydi, 6 gol 4 asistlik bir performans sergiledi. 2015-2016 sezonunda, sakatlık yaşamadığı takdirde takımın önemli isimlerinden biri olması bekleniyor. Anlamsız derecede fazla bir miktar olan 20 Milyon Sterlin'e Dejan Lovren transfer edildi. Lovren, sezon genelinde büyük hatalar yapması ve takımın canına okumasına rağmen Rodgers'in bir numaralı tercihi oldu. 38 maçta forma giydi, 1 gol attı. Pozisyon hataları can sıkıcı bir boyuta ulaştı, bu yaz teklif gelmesi halinde satılması bekleniyor.
Benfica'dan yine anlamsızca yüksek bir miktar olan 19.8 Milyon Sterlin'e Lazar Markovic transfer edildi. Markovic, vasat yetenekleriyle, benç oyuncusu olmaktan ileri gidemedi. Kendisini geliştiremediği gibi kötü oyunuyla saç baş yoldurdu. Sezon genelinde, çoğunlukla sonradan oyuna giren isimdi. Toplamda 34 maçta forma giydi, 3 gol ve 1 asist ile oynadı. Yaz döneminde kiralık olarak gönderilmezse, ya yine benç oyuncusu olarak kalacak ya da başarısız bir hamle olarak ilk 18'e girmekte zorlanacak. Lille'den 9.8 Milyon Sterlin'e Belçika'nın genç yıldızı Divock Origi transfer edildi ve bu sezonu yine Lille'de kiralık geçirdi. Onun için bir değerlendirme yapmak haksız olur. Bu sezon çoğu maçta Lille'yi ipten alan isim olurken; 2014 Dünya Kupası'nda da Belçika adına en iyi isimdi. Liverpool'a gelecek yıl vereceği katkı merakla bekleniyor.
Atletico Madrid'ten 2 yıllığına Javier Manquillo kiralandı. Çoğunlukla sakatlık sorunlarıyla uğraştı ve kadroya girmekte zorlandı. Toplamda 19 maçta forma giyebildi. Sağ beke yapılacak transfer ve Flanagan'ın dönüşüyle birlikte, forma şansı bulması oldukça zor görünüyor. Ancak gelecek sezon da takımda kalacak. Son olarak, Milan'ın asi golcüsü Mario Ballotelli, 16 Milyon Sterlin karşılığında kadroya katıldı. İtalyan yıldız, Inter ve Milan'daki performansını mumla aratırken;Liverpool kariyerinde bırakın gol atmayı, ayakta durmakta bile zorlandı. Liverpool taraftarlarının en nefret ettiği isim haline geldi. 28 maçta forma giydi, sadece ve sadece 4 gol kaydedebildi. Bu yaz, isteyen olması halinde takımdan seve seve gönderilecek.
NOT!!!: Liverpool yönetiminden tek bir isteğimiz var... Brendan Rodgers'i gönderin ve transfer parasını çar çur etmekten vazgeçin!!!!!

Hamilton Arkasına Bile Bakmadan


Formula 1'in 2015 sezonunun 7. yarışı olan Kanada Grand Prix'sini Mercedes pilotu Lewis Hamilton kazandı. İkinci yine Mercedes'ten Nico Rosberg olurken; podyumun son basamağına Williams'ın Fin pilotu Valtteri Bottas çıktı. Hamilton, bu sezonki 5., toplamda ise 37. zaferini kazanarak gövde gösterisi yapmış oldu.
Son iki yarıştır podyumun zirvesine çıkamayan Hamilton, böylelikle iki yarışın ardından tekrar zirvedeki yerini almış oldu. Kanada GP'ye pole pozisyonunda başlayan Mercedes'in İngiliz pilotu, çok iyi bir start alarak Rosberg'in önünde liderliğini korudu. Rosberg ile arasındaki saniye farkını 70 tur boyunca koruyan Hamilton, çıktığı gibi ve arkasına bile bakmadan kariyerinin en rahat zaferlerinden birini kazanmış oldu. İkinci sıradan Kanada GP'ye başlayan Mercedes'in Alman pilotu Nico Rosberg ise, start anında iyi bir savunma ile 3. Raikkonen'i arkasında tutmayı başardı. 70 tur boyunca lider Hamilton'la arasındaki 2 saniyelik farkı eritemeyen Rosberg, yarışı 2. sırada tamamladı.
Bottas Çıkışını Sürdürdü
Son zamanlardaki artan performansının üzerine koyan Williams'ın Fin pilotu Valtteri Bottas, antrenman ve sıralama turlarında Kanada'da iyi bir iş çıkararak yarışa 4. sıradan başlama hakkı kazanmıştı. Startla birlikte 4. sırada yer alan Bottas, Raikkonen'i atağıyla geçemedi. Uzun süre vatandaşının arkasında kalan Bottas, Raikkonen'in spin atmasıyla birlikte 3.'lüğü ele geçirdi ve sessiz; ama derinden performansıyla podyumun 3. basamağında kendine yer buldu. Kendisi ve Williams adına önemli bir zaferdi. Çünkü bu sezon ilk defa Mercedes ve Ferrari dışında bir marka ve pilot, podyumda yer almış oldu.
Yarışa 3. sırada başlayan Ferrari pilotu Kimi Raikkonen, start ile birlikte atak yapmış; fakat Rosberg'i geçemeyerek yarışı uzun süre 3. götürmüştü. Ancak kırılma anlarında attığı spin ile birlikte yerini Bottas'a kaptırdı. Kalan turlarda vatandaşını geçemeyen Raikkonen, büyük mücadeleyi 4. sırada tamamlamış oldu.
Yarışın Tek Heyecanı Vettel ve Massa
Hamilton ve Rosberg'in 1. ve 2. sırayı elde ederek arkalarına bile bakmadıkları yarışta, Kanada'da en büyük heyecanı Ferrari'nin dünya şampiyonu Alman pilotu Sebastian Vettel yaşattı. Grid cezası da alan Vettel, 18. başladığı yarışta, yumuşak lastiklerden de vazgeçerek agresif tutumunu sürdürdü ve rakiplerini birer birer geçti. 13 sıra yükselen Vettel, Raikkonen'i turlar biterken yakaladı ancak geçecek fırsatı bulamayarak yarışı 5. sırada tamamladı. Ferrari, motoruna yeni düzenlemeler yaparak Kanada'ya gelmiş ve antrenman turlarındaki performansıyla umutlanmıştı; fakat umduklarını bulamadılar.
Mücadelenin bir diğer heyecanı ise Williams pilotu Felipe Massa oldu. Massa kabus gibi bir Cuma-Cumartesi yaşamış ve motorize sorunlardan etkilenmişti. Dün bu sorundan dolayı sıralama turlarının ilk etabında elenen Massa yarışa 15. sırada başladı. Özellikle ilk pit bölümüne kadar olan geçişleriyle Formula 1 severlere güzel anlar yaşatan Brezilyalı pilot, yarışı 6. sırada tamamladı ve günün başarılı isimlerinden oldu.
Sezonun 8. yarışı olan Avusturya GP 21 Haziran’da gerçekleştirilecek.

Barcelona, Arkayı 5'ledi


Berlin Olimpiyat Stadyumu... Yarı Final'de iki dev takımı elemiş ve finale çıkma başarısı göstermiş Avrupa'nın iki büyük kulübünü ağırlıyor. Sol köşede, Bayern Münih'e bayramı göstermeden sadece arifeyi yaşatan Barcelona... Sağ köşede ise, Real Madrid'i kendi silahıyla vurarak bombayı kucağına bırakan Juventus... Dün gece gelin gibi süslenen Berlin Olimpiyat Stadyumu'nda karşı karşıya geldiler. Tribünler, ikiye ayrılmış durumda ve final koreografisini sergiliyorlar takımlarına itici güç olabilmesi için...
Biz Türkleri en ilgilendiren kısım ise, kesinlikle finalde düdük çalan hakemimiz Cüneyt Çakır ve ekibi... Şampiyonlar Ligi müziği okunurken; hakem olarak Cüneyt Çakır'ı görünce çok gururlanıyoruz. Gözlerimiz dalıyor hafif, bu büyük ülke başarısı yüzünden milli damarlarımız kabarıyor. Yardımcıları Tarık Ongun ve Bahattin Duran'la birlikte göğsümüzü bir hayli kabarttılar. Buradan bir kez daha Cüneyt Çakır'ı tebrik etmek istiyorum. Oyunculara mücadele tanıdığı, oyunu devam ettirmeye yönelik, futbolcularla fazla yüz göz olmaya fırsat tanımadığı ve pozisyonları doğru süzdüğü mükemmel bir mücadele geçirdi. Hep doğru kararlar verdi. Neymar'ın eliyle gol attığı pozisyonda çizgi hakemi ile müthiş bir koordinasyon gösterdiler. 38 yaşındaki hakemimiz, Avrupa'daki git gide artan performansıyla Türkiye'yi gururlandırıyor. Dün, belki de Barca ya da Juve'den bir taraf değildik; ilk defa bir hakemi destekliyorduk. Maçın sonucundan çok, Cüneyt Çakır'ın kararlarını destekliyorduk tüm Türkiye bir olmuş...
Juventus bilindik kadrosuyla sahadaydı. Maçtan önce Chiellini'nin sakatlığı moralleri bozmuştu, defans tandemi Barzagli-Bonucci ikilisine kalmıştı. Onun dışında tam kadro sahada yer alıyordu Zebralar... Katalan ekibi de büyük final için beklenen kadrosuyla sahadayken; Barcelona ile son maçının heyecanını yaşayan Xavi yedekte oturuyordu. O eşsiz ve tüyleri diken diken eden Şampiyonlar Ligi müziğinin ardından yılın en büyük kapışması başlıyordu.
Dev finale Juventus tutuk başlarken; Barcelona, 3. dakikada kaleye gittiği ilk pozisyonda golü buluyor ve 1-0 öne geçiyordu. Sol çapraz kenarda bulunan Brezilyalı Neymar, önü kapanınca ceza sahasına girmekten vazgeçti ve içerideki Iniesta'ya pasını gönderdi. Iniesta da hiç bekletmeden solundaki Rakitic'e çıkarınca, Hırvat orta saha oyuncusu Rakitic'e düzgün bir vuruş yapmak kaldı ve Katalanlar maça mükemmel bir başlangıç yaptı. Rakitic, golünü 3:23'te atarken; Şampiyonlar Ligi'nin en erken 3. golünü de kaydediyordu. Bu arada asisti yapan Iniesta, "Üç farklı Şampiyonlar Ligi Finali'nde asist yapan ilk oyuncu" unvanının da sahibi oluyordu.
Ardından ilk yarı, karşılıklı ataklarla devam etti. Bir Juventus geldi, etkisiz şutlarıyla başarısız oldu. Ardından gelen Barcelona ataklarında ise, Juventus'un emektar kalecisi Buffon geçilemedi. İlk yarıda topun tek hakimi olan Katalan ekibi, Juventus'a fazla top yapma imkanı tanımadı ve ilk yarı biterken topla oynama yüzdesini yüzde 70'lere kadar çıkardı. İlk yarıda dikkat çeken bir başka nokta ise, Juventus'lu Pogba ve Vidal'in agresif oyun tarzıydı. Hakemimiz Cüneyt Çakır, bu ikiliye maç boyunca fazlaca müsamaha gösterdi. Birinci devrede Barca etkili oyununu ikinci golle süsleyemezken; Juventus'ta Tevez ve Morata'nın etkisizliği can sıkıyordu. Pirlo da gününde olmayan isimlerdendi.
İkinci yarıya da üstün başlayan Barcelona, Luis Suarez ile önemli bir şut imkanı yakaladı; ancak Buffon topu kornere çeldi. Bu dakikadan itibaren ipleri eline alan Juventus, 15 dakikalık bölümde iyi pas yaptı ve topa daha çok sahip olmaya başladı. Bunun sonucunda gelen gol ile umutlandılar. Dakikalar 55'i gösterirken; Marchisio’nun nefis topuk pasında (gecenin en güzel hareketi) topu alan Lichtsteiner’ın sağdan ortasında Carlos Tevez’in vuruşu kaleci Ter Stegen’den döndü. Ancak Alvaro Morata, dönen topu tip'leyerek Şampiyonlar Ligi’nde son yedi maçta beşinci golünü attı ve Juventus’a 1-1’lik beraberliği getirdi. Genç İspanyol, Real Madrid'te yapamadıklarını, Juventus formasıyla bir bir gösteriyordu. Gol sonrasında da Barca kalesine yüklenmeye devam eden Juventus, istediği sonucu elde edemedi. Bunun sonucunda ise, Barcelona 2. golü bulan taraf oldu. Lionel Messi hızla rakip sahaya geçip ceza sahası dışından vurdu. Kaleci Buffon’dan seken topu Luis Suarez ağlarla buluşturdu ve takımını 2-1 öne geçirdi. Bu golden sonra, Juventus Barcelona kalesine gol aramak için yüklense de son sözü söyleyen uzatmaların 6. dakikasında Neymar oldu. Son şanslarını arayan Juventus defansını oldukça boş yakalayan Neymar, Pedro'nun asistiyle düzgün bir şut çıkardı ve durumu 3-1'e getiren golü attı. Bu gol, Barcelona'ya kupayı müjdelerken; Cüneyt Çakır da santra yapmadan maçı bitiriyordu.
Barcelona'dan Rekor
Barcelona, UEFA Şampiyonlar Ligi Finali'nde Juventus'u 3-1 ile geçerken; şampiyonluk kupasını ise UEFA Başkanı Michel Platini'nin elinden aldı. Katalan kulübü, 2014-2015 sezonunda La Liga ve İspanya Kral Kupası'nın ardından Şampiyonlar Ligi'nde de mutlu sona ulaşarak sezonu 3 kupayla tamamladı. Toplamda 5. kez Şampiyonlar Ligi kupasını müzelerine götürürlerken; son 5 finallerinin 4'ünü kazanmış oldular.
Aynı başarıyı 2008-2009 yılında da tekrarlayan Barcelona, o sezonu da 3 kupayla tamamlamasını bilmişti. Böylelikle Katalanlar, bu başarıyı ikinci kez tekrarlayabilen tek takım olarak futbol tarihine adlarını altın harfle yazdırmış oldular.
Finalin MVP'si ise, Rakitic'in golünde asisti yapan ve maç genelinde kusursuza yakın bir futbol ortaya koyan Andres Iniesta seçildi.

Spor Toto Süper Lig Yılın 11'i


Spor Toto Süper Lig'de heyecan dolu ve şampiyonluk yarışının uzun bir süre devam ettiği 2014/2015 futbol sezonu geride bıraktık. Galatasaray, 20. şampiyonluğuna ulaşarak dördüncü yıldızı takmış oldu. Sarı-Kırmızılılar, Teknik Direktör Hamza Hamzaoğlu önderliğinde tarihe adlarını yazdırmış oldular. Bu şampiyonluğun yanında, gösterilen performanslarla birlikte, Spor Toto Süper Lig'de birçok oyuncu ön plana çıktı.
Ee sezon sonu olduğu için, bu futbolculardan bir kadro oluşturmak gerekiyor. Kadroyu kurarken; ilk defa bu kadar çok zorlandım. Çünkü aldıklarım kadar; dışarıda üzülerek bıraktığım birçok isim var. Ama kadronun bir spor adamı olarak tarafımdan ve tarafsız bir şekilde hazırlandığını bilmelisiniz. Bu kadro hazırlanırken; tamamen oyuncu performanslarına ve takımlarındaki duruma bakıldı. Ortaya, bir araya gelseler nasıl olacağını merak ettiğim ve yenilmez duran bir kadro ortaya çıktı. Tabii dışarıda bıraktıklarıma kıyamadım ve onlar için de bir Gümüş 11 düzenledim.
Spor Toto Süper Lig Altın 11'inden başlayalım... Tek forvetle oynuyor. Taktiğimiz 4-2-3-1 olacak.
Kaleci:
FERNANDO MUSLERA (GALATASARAY)
Küçük ellere, büyük bir yüreğe ve atletikliğe sahip Uruguaylı kaleci... Galatasaray'a şampiyonluğu getiren isimlerden en başa yazılabilir. Son 6 maçında kalesini gole kapaması takdire şayandı. Sadece bu 6 maçı ve kurtarışlarını izleseniz, o bile bu kadroya girmesi için yeter... Mersin İdmanyurdu deplasmanındaki kurtarışları halen aklımda ve uzun bir süre unutamayacağım. Neuer ve onu, bu yıl performans açısından bir gördüm. Sarı-Kırmızılılarla bu sezon 31 maça çıktı, 34 gol yedi. Toplam 10 maçta kalesini gole kapadı.
Defans:
ŞENER ÖZBAYRAKLI (BURSASPOR)
Bugsaşspor forması altında sağ bek pozisyonunda gösterdiği performansla dikkatleri üstüne çeken Şener Özbayraklı, Ocak 2013'te transfer olduğu Bursaspor'da sürekli üstüne koymaya devam ediyor. Sakatlık ve cezalar dışında sağ kulvarı kimseye bırakmıyor. Hızı ve zekasıyla ligimizde aynı pozisyonda oynayan isimlerin önüne çıkıyor. 2014-2015 sezonunda da oyuncu parlatmakta usta Teknik Direktör Şenol Güneş ile en formda sezonunu yaşadı. Yeşil-Beyazlılar ile 31 maça çıktı, 5 asistle oynadı. Bu formda performansı, ona Milli Takımın da kapılarını açtı.
                                                    CARL MEDJANI (TRABZONSPOR)
2014 yaz transfer döneminde Bordo-Mavililere katılan Cezayirli savunma oyuncusu Carl Medjani, Vahid Halilodzic döneminde stoperde; Ersun Yanal'ın gelişiyle birlikte de ön liberoda forma giydi. Her yerde oynayabileceğini ve bir joker olduğunu kanıtladı. Trabzonspor'un bu yıl en iyi iki isminden biriydi. Asıl mevkisi stoper olduğundan, stoperde değerlendiriyorum. Şampiyon Galatasaray'ı bu sezon iki maçta da yenebilen tek takım olan Trabzonspor'da, bu iki maçta da oynaması ve şampiyona gol atması, bu kadroda yer alması için başka bir artı... Bir savunma oyuncusu olmasına rağmen; kariyerinin en golcü sezonunu geçirdi ve kafa toplarındaki üstünlüğünü gösterdi. 30 maça çıktı, 7 gol ve 2 asist ile oynadı.
AURELIEN CHEDJOU (GALATASARAY)
Lille'den transfer edildiği ilk sezonda, alışmakta güçlük çeken ve vasat bir yıl geçiren Chedjou; 2014/2015 sezonunda adeta yeni bir transfer gibi başlangıç yaptı. Galatasaray şampiyonluğa koşarken; savunmada komutanlığı üstlendi. Hava toplarına hamlelerde ve ikili mücadelelerde rakiplerine önemli bir üstünlük sağladı. Süper Lig'de 26 maça çıktı, 4 gol ve 1 asistlik bir performans sergiledi.
EREN ALBAYRAK (ÇAYKUR RİZESPOR)
Çoğunuz belki çok şaşıracak ve ne alaka diyecek ama; Eren Albayrak özellikle sezonin ikinci devresinden itibaren gösterdiği performansla bu 11'e seçilmeyi fazlasıyla hak etti. Fenerbahçe'li Caner Erkin'in vasat kaldığı dönemlerde, Eren sürekli üstüne koyarak devam etti ve bu formayı hak etti. Teknik Direktör Hikmet Karaman'ın gelişiyle birlikte, ona büyük bir şans doğdu. Karaman, özelliklerini iyi bildiği Eren'den en etkili şekilde yararlanabilmek için onu sol beke çekti. Ve 24 yaşındaki futbolcu, sol bekte parladı. Formda performansıyla Ali Adnan'ı bile gözden düşürdü. Rizespor formasıyla 31 maça çıktı, 2 gol attı ve 9 asist yaptı. Sezonun son haftasında, şampiyon Galatasaray'a jeneriklik bir de gol attı.
Orta Saha:
OZAN TUFAN (BURSASPOR)
Bursaspor altyapısından yetişen ve 2012 yılında as takıma çıkarılan Ozan Tufan, 17 yaşında yaptığı büyük patlamayla tüm futbolseverleri heyecanlandırmıştı. O günden bugüne de Avrupa'nın takibindeydi. Yeşil-Beyazlıların şampiyonluğuna da katkı yaparken; her geçen sezon üstüne koydu. 2014/2015 futbol sezonunda ise teknik direktör Şenol Güneş tarafından bir elmas gibi işlendi. Bonservis değerini 5'e katladı. Milli takımın da değişmez taşlarından biri oldu. Savunmada ve orta sahada görev yapan Ozan Tufan, Şenol Güneş ve Milli Takım Teknik Direktörü Fatih Terim tarafından ön liberoda tercih ediliyor. Bursaspor ile bu sezon 32 maça çıktı, 2 gol ve 7 asist ile oynadı.
MEHMET EKİCİ (TRABZONSPOR)
Vasat bir sezon geçiren Trabzonspor'un ikinci parlayan yıldızı Mehmet Ekici... Almanya'daki sorunlu Werder Bremen macerasının ardından yaz transfer döneminde ülkemize dönüş yaptı. Halilodzic ve Ersun Yanal ile çalıştı, iki teknik direktör de saha içinde ona fazlasıyla güvendi. Bu sezon kornerler veya serbest vuruşlarda topun başına geçtiğinde, Trabzonspor için gol vaktinin geleceğini biliyordunuz. Sezon sonlarına doğru sakatlıklar yüzünden performansı düşse de; Bordo-Mavililer ile hem lig hem de Avrupa Ligi'nde başarılı maçlar çıkardı ve bu kadroda olmayı hak etti. Bu performansıyla, kendisine Milli takım kapıları tekrar açıldı. Ligde 29 maça çıktı, 9 gol ve 11 asistlik bir performans sergiledi.
GÖKHAN TÖRE (BEŞİKTAŞ)
Leverkusen altyapısından Chelsea'ye transfer olan ve Hamburg ile Rubin Kazan gibi Avrupa'nın önemli takımlarında forma giyen Gökhan Töre; 2014 yaz transfer döneminde Beşiktaş'ı bir hayli uğraştırmıştı. 23 yaşındaki yıldızı Beşiktaş formasıyla izlediğimizde, bu zor sürece kesinlikle değdiğini anladık. Gökhan Töre; beklenmedik anlarda çıkarabildiği şutları, dikine oyunu ve zekası ile Siyah-Beyazlılarda sezonun en önemli ismi oldu. Bitiriciliğini de geliştirdiğinde, çok daha iyi yerlere gelecek. Beşiktaş'ın hem lig hem de Avrupa Ligi yarışında önemli bir rol üstlendi. Ligde 28 maça çıkarken; 4 gol ve 5 asistlik bir performans gösterdi. Avrupa Ligi'nde ise 4 gol ve 4 asist ile oynadı.
WESLEY SNEIJDER (GALATASARAY)
Galatasaray'ın kumandanı... Galatasaray'ın hayat damarı... Sahadaki özgürlük savaşçısı... Hollandalı yıldız futbolcu Wesley Sneijder, keyif veren futboluyla her sezon Türk futbolseverleri kendine hayran bırakmasını biliyor. Hamza Hamzaoğlu'nun gelişiyle birlikte serbest oyuncu rolüne büründü ve şampiyonlukta önemli rol oynadı. Türk Telekom Arena'daki Fenerbahçe maçında attığı 2 gol, halen akıllarda... Bence, Hagi'yi izleyemeyen Galatasaray'lı taraftarlara, Tanrı'nın bir kıyağı... Onunla ömürlük sözleşme imzalanması gerekiyor. Ligde 31 maça çıktı, 10 gol ve 3 asist ile oynadı.
MVP sadece basketbolda verilen ve önemli olan bir ödül... Ancak Spor Toto Süper Lig'de bu sezonun MVP'si kesinlikle Wesley Sneijder!!
AATIF CHAHECHOUHE (SİVASSPOR)
Sivasspor'un Hagi'si Aatif, bildiğiniz gibi geçtiğimiz sezonun gol kralıydı. Bu sezon da Sivasspor'lu taraftarlar, ondan büyük medet umuyordu. Sezona vasat bir giriş yapsa da; Sergen Yalçın'ın göreve gelişiyle iyice vites arttırdı. Kötü oynadığı maçlarda bile takımının saha içerisindeki yönlendiricisiydi. İki sezonda attığı 40'a yakın gol ile Üç Büyükler'in ve Avrupa devlerinin radarına da girdi. Sivasspor formasıyla bu sezon 33 maça çıktı, 13 gol ve 2 asistlik bir performans gösterdi.
Forvet:
FERNANDAO (BURSASPOR)
Brezilya'da geç tutunabilmiş bir futbol masalının adı Fernandao... Çeşitli kulüplerde forma giyerken vasat performanslarıyla hep gözden düştü. Son çare olarak transfer olduğu Atletico PR'de kariyerinin en iyi performansını sergiledi. Bu durum, Bursaspor scout'larından kaçmadı ve kiralık olarak sezon başında Bursaspor'a kiralandı. Agresif oyunu, ikili mücadelelerdeki başarısı ve usta bitiriciliği ile sezonun en önemli isimlerinden biri olmayı başardı. Bursaspor formasıyla ligde 32 maça çıktı,  22 gol ve 7 asistlik bir performans göstererek Spor Toto Süper Lig'in "Gol Kralı" oldu. Şimdi Bursaspor'da kalacağı mı veya Fenerbahçe ya da Galatasaray ikilisinden birine mi transfer olacağı konuşuluyor. Forvet sıkıntısı çeken Milli takımımız için de mutlaka devşirilmesi gerekiyor!!!!
TEKNİK DİREKTÖR:
ŞENOL GÜNEŞ (BURSASPOR)
Trabzonspor ve Milli takım günlerindeki performansıyla hatırladığımız Teknik Direktör, büyük umutlarla geldiği Bursaspor'da yine çok başarılı bir iş çıkardı. İlk önce, Yeşil-Beyazlılara önemli bir arkadaşlık ortamını getirdi. Kurduğu kadro ile üst düzey bir uyum yakaladı. Ozan Tufan, Şener Özbayraklı, Volkan Şen, Harun Tekin ve Emre Taşdemir gibi genç isimlerin performansını en üst düzeye çıkardı. Spor Toto Süper Lig'de 16 galibiyet-9 beraberlik-9 mağlubiyet alarak 57 puan topladı ve Bursaspor'u 5. yaptı. 9 gol ile, Bursaspor sezonun en golcü takımı oldu. Bu başarısıyla da sezonun teknik direktörü seçildi. Şimdilerde Bursaspor'da mı kalacağı yoksa Beşiktaş'a mı gideceği konuşuluyor.
GÜMÜŞ 11:
Diğer önemli yıldızlardan da bir kadro yapacağımı ve Gümüş 11 olacağını söylemiştim. Taktiğimiz 4-4-2
Volkan Babacan (Başakşehir)
Bosingwa (Trabzonspor)
Serdar Aziz (Bursaspor)
Alexandru Epureanu (Başakşehir)
Caner Erkin (Fenerbahçe)
Mehmet Topal (Fenerbahçe)
Selçuk İnan (Galatasaray)
Prejuce Nakoulma (Mersin İY)
Volkan Şen (Bursaspor)
Leonard Kweuke (Çaykur Rizespor)
Demba Ba (Beşiktaş)
Teknik Direktör: Hamza Hamzaoğlu (Galatasaray)

Galatasaray'ın Şampiyonluğunun Kritik Noktaları



Şampiyon Galatasaray, dün gece Türk Telekom Arena'da düzenlenen tören ile şampiyonluk kupasına kavuştu. Sarı-kırmızılı renklere gönül veren on binlerce taraftar ve Galatasaray takımı, hem önemli isimlerin konserleriyle hem de saha içindeki görsel şovlarla göze ve kulağa hitap eden bir gece geçirdi. Selçuklu motiflerinden esinlenerek hazırlanan şampiyonluk kupası, kaptan Selçuk İnan'ın ellerinde yükselirken; Galatasaray da 20. şampiyonluğunu kazanarak dördüncü yıldızı tarihte takan ilk takım oluyordu. Altın harflerle yazdırıyordu adını tarihe bir kez daha...
Bu şampiyonluk gelirken; Galatasaray çok zor zamanlar atlattı. Başkanlık değişimi, hoca değişimi, oyuncuların form durumu derken pek çok şeyle uğraşmak zorunda kaldılar. Bunun yanında şampiyonluk yolunda çok özverili davrananlar da vardı. İşte sizin için sezonun kilit isimleri ve olaylarını A'dan Z'ye bir sözlükte derledim.
ABDURRAHİM ALBAYRAK
Sarı-kırmızı renklere doğuştan gönül vermiş ve bu sevda uğruna elinden gelen tüm emeği verebilecek bir yönetici... Galatasaray camiasının ihtiyacı olduğu her anda, elini taşın altına sokmasını ve sarı-kırmızılı kulübü ayağa kaldırmasını bildi. Bu yıl kazanılan 20. şampiyonlukta da rolü büyüktü. Başkan Duygun Yarsuvat'ın ekibinde yer aldı ve Yarsuvat, futbol şubesini tamamen Abdurrahim Albayrak ile Ali Dürüst'e teslim etti. Albayrak, oyuncularla bir baba gibi ilgilenerek morallerini yüksek tuttu. Sorun yaşamamaları için uğraştı. Dahası, şampiyonluğu kazandıracak hocayı, bir akşam ansızın ağzından çıkardı: Hamza Hamzaoğlu... İşi çok gizli tuttu ve Hamza Hamzaoğlu'nu Galatasaray'ın teknik direktörü yapmasını bildi. Direkt şampiyonluğa etki eden hamleleriyle sözlüğümüze girdi.
BAŞKANLIK SEÇİMLERİ
Galatasaray, bir yıl içinde 3 başkan görerek bu konuda da rekoru eline geçirdi. Şampiyonluk yılına başkanlık seçimleri de damga vurdu. İlk önce; "Çilek" diyerek Galatasaray'ı tonlarca borcun altına sokan Ünal Aysal görevi bıraktı ve yerine sezon sonuna kadar Duygun Yarsuvat geldi. Şampiyonluktan günlerce önce ise, Yarsuvat görevi bıraktığında Galatasaray'ın yeni başkanı Dursun Özbek oldu. Kuşkusuz Duygun Yarsuvat ve ekibinin bu şampiyonluğundaki emeği büyük...
CESARE PRANDELLİ
İtalya milli takımını çalıştıran ve kariyerinde kulüp bazında Fiorentina'dan başka başarısı olmayan Prandelli, Galatasaray'a geldiğinde çoğu kişi ona kuşkuyla baktı. Ünal Aysal, bir İtalyan ekolü yaratmak istiyordu. Ancak beklentileri tamamen ters çıktı. Prandelli takımla kimyayı bir türlü oturtamazken; takım, Şampiyonlar Ligi grup aşamasında rezalet bir performans sergiledi. Üstelik, artık her maç, Galatasaray ile "4 Çeker" şeklinde dalga geçilmesine neden oldu. Özetle, Prandelli'nin gönderilmesi; Galatasaray için 4. yıldız yolunda atılan büyük bir hamleydi. İtalyan hoca sezon sonuna kadar kalmak istese, belki de Galatasaray şu an ilk 3'e zor girecekti. Direkt etki ettiği için listemizde...
DÖRDÜNCÜ YILDIZ
Galatasaray, 2014-2015 sezonunu şampiyon tamamlayarak toplamda 20. şampiyonluğunu elde etti. Her 5 şampiyonluk 1 yıldız anlamına geldiğine göre, Galatasaray, tarihte dördüncü yıldızı kazanan ilk kulüp oldu. Sezon boyunca futbolcusundan malzemecisine herkes, bu ilk için savaştı. Dördüncü yıldız onları motive eden en önemli faktördü. Sarı-kırmızılıların formasında gelecek sezon artık 4 yıldız göreceğiz.
FERNANDO MUSLERA
Bana göre Schumacher'den sonra, ligimizin gördüğü en iyi kaleci... Çok çalışkan, ellerine hakim ve atletik... Bu yıl, Galatasaray'ın şampiyonluğunda çok önemli bir rol oynadı. Özellikle Mersin İdmanyurdu maçında yaptığı inanılmaz kurtarış, uzun yıllar geçse de hatırlanacak ve belki de kaleci olmak isteyen çocuklara altyapı eğitiminde ders olarak izletilecek. Kilit maçlarda önemli kurtarışlarıyla ve hırsıyla Galatasaray'a bu sezon de önemli katkılar verdi. Şampiyonluk yolunda son 6 haftada kalesini gole kapatarak inancını gösterdi. Yılın bana göre en iyi kalecisi...
GAZİANTEPSPOR
Galatasaray'ın 28. haftada Türk Telekom Arena'da oynadığı Gaziantepspor maçı, şampiyonluğa olan inancın en üst noktaya çıktığı maçtır bence... Sarı-Kırmızılılar, son dönemde iç sahada gol bulmakta zorlanıyorlardı. Çok pozisyona giriyorlar; ancak basiretleri bağlanıyordu. Yine böyle bir maçtı Gaziantepspor maçı... Tam her şey bitti denilirken 85. dakikada Hakan Balta çıktı ve Galatasaray'ın şampiyonluk ateşini iyice harladı. Şampiyonluk öyküsünde, Gaziantepspor maçının ve Hakan Balta'nın golünün önemli bir yeri var.
HAMZA HAMZAOĞLU
Akhisar Belediye'nin başında oynattığı pozitif futbolla tanınan Hamza Hamzaoğlu, Aralık 2014'te Galatasaray'ın başına getirildi. Bu operasyonda Abdurrahim Albayrak ve Ali Dürüst baş rol oynadı. Camianın içinden yetişen ve bu kulüpte uzun yıllar forma giyen Hamza hocaya yönetimin güveni tamdı. Geldiği ilk günden bu yana tesislerde bir arkadaşlık ve sevgi bağı ortamı oluşturdu. Futbolcularının kaybolan özgüvenini yerine getirdi. Sneijder, Yasin ve Emre Çolak gibi isimleri bire bir konuşmalarla yeniden kazandı. Maçlar oynanırken saha kenarında bir dakika yerine oturmadı. Babasını kaybettiği zor bir zamanda göreve getirildi ve bu şampiyonluk ile son derece anlamlı bir zafer elde etmiş oldu. Dursun Özbek ve yönetimi, onunla yola devam etmeli...
KADRO BÜTÜNLÜĞÜ
Prandelli görevdeyken, Galatasaraylı futbolcular her bir yere dağılmış, moralsiz ve isteksizdi. İtalyan hocanın gönderilişinin ardından bu moralsizlik tavan yaptı. Abdurrahim Albayrak, Ali Dürüst ve Hamza Hamzaoğlu el ele verdi ve futbolculara bire bir terapi uygulandı. Hepsiyle konuşuldu ve istekleri dinlendi. Onlar için tesislerde huzurlu bir ortam yaratıldı. Bu çalışmalar kısa sürede meyvesini verdi ve Galatasaraylı futbolcular bir bütün olmayı başardı. Dördüncü yıldıza bir bütün olarak kenetlendiler. Oynamayan ve küskün futbolcular bile bu kadro bütünlüğüne katkı verdi.
MERSİN İDMANYURDU
31. haftadaki Mersin İdmanyurdu deplasmanı, şampiyonluk inancının dolup taştığı bir maç olması nedeniyle sözlüğümüze giriyor. Galatasaraylı futbolcuların inancı, bakışları her şeyi gösteriyor. Ama bir adam var ki; o günkü performansıyla belki de şampiyonluğu tek başına getirdi: FERNANDO MUSLERA! Uruguaylı kaleci, o gün formundaydı ve en az 7 net Mersin atağını kurtarışlarıyla önledi. Hele kurtarış yaptığı bir pozisyonda hemen ayağa kalkıp yüksek gelen topu tokatlaması bırakın Galatasaraylıları, çoğu futbolsever için inanılmaz bir andı. Galatasaray 31. haftada tutanıyla kazanıyordu. Tutanının inancı, sarı-kırmızıları ayakta tutuyordu.
OTUZ İKİNCİ HAFTA
Çoğu spor otoritesi ve benim tarafımdan Galatasaray'ın en kritik haftası olarak görülüyordu. Çünkü 32. hafta Gençlerbirliği maçında Galatasaray'ın formda kalecisi Fernando Muslera kart cezalısı olduğu için forma giyemeyecekti. Yedek kaleciler Sinan ve Eray da formsuzluğuyla güven vermiyordu. Kalede Sinan olduğundan, Sarı-Kırmızılılar savunmada daha dikkatli olmalıydı. Ve mutlaka kazanılması gereken bir 3 puan ortadaydı. Sarı-Kırmızılılar, Sneijder önderliğinde 3 puan kazanırken kalesinde de tehlikeye fazla izin vermiyordu. Şampiyonluğu ardına kadar aralayan haftaydı 32. hafta... Ayrıca Gençlerbirliği kalecisi Ferhat'ın yediği golde Sarı-Kırmızılıların rakipleri anlamsızca şike aradı. Bu yüzden de çokça konuşuldu bu maç günlerce...
ÖZGÜRLÜK
Teknik direktör Hamza Hamzaoğlu'nun oyuncularına tanıdığı ve kendi oyun planında uyguladığı serbestlik... Bu sayede Sarı-Kırmızılı futbolcular, daha çok sorumluluk almaya başladı ve başka mevkilere de katkı verdi. Özellikle takımın Hollandalı maestrosu Sneijder'e ve yükselen formuyla Yasin Öztekin'e verilen saha içindeki özgürlük; Galatasaray'ın bu sezonki şampiyonluğunda önemli bir rol oynadı.
PERFORMANS
Şampiyonluğa giderken; takımdan 2-3 kişinin çıkıp sazı eline alması ve ekstra performanslar sergilemesi gerekir. Bu performanslar, şampiyonluk yolunda oldukça belirleyici olur. Galatasaray'da ekstra performans gösterenler Wesley Sneijder, Fernando Muslera, Yasin Öztekin ve Emre Çolak gibi isimler oldu.
RAKİPLER
Rakipler de Galatasaray'ın şampiyonluğunda önemli bir yere sahip... Çünkü Galatasaray; takım olarak, iyi oynayarak ve rakipleri Fenerbahçe ile Beşiktaş'ın puan kayıplarını bekleyerek şampiyonluğa ulaştılar. Özellikle Beşiktaş'ın yarıştan erken kopuşu, Fenerbahçe'nin de etkisiz futbolu psikolojik anlamda da Galatasaray'a fayda sağladı. Galatasaray'ın şampiyonluğunun resmiyeti, son haftaya kalmadan 33. haftada yine rakibi Fenerbahçe'nin puan kaybıyla açıklandı.
SELÇUK KAPTAN
Galatasaray'ın kaptanı Selçuk İnan; Prandelli döneminde kötü futboluyla dikkat çekerken tribünden de yuhalanıyordu. Bu olumsuz tablo, Hamza Hamzaoğlu'nun gelişiyle değişti ve Selçuk İnan tekrardan eski günlerine döndü. Oyun kuruşu, pasları ve kritik golleriyle şampiyonluğa önemli bir katkı yaparken taraftarlarla da barıştı. Takımda, onun temellerini attığı inanılmaz bir arkadaşlık ortamı da var. Üstelik, sezonun ikinci devresinde Galatasaray'ın oynadığı tüm maçlarda Selçuk İnan, en çok koşan isim olarak da dikkat çekiyor.
ŞAMPİYONLUK KUPASI
2014-2015 sezonunda tüm Galatasaraylılar'ın tek hayaliydi. Bu sezon, şampiyonluk kupası da değiştirilmişti. Selçuklu motiflerinden esinlenerek gümüş ve altın ağırlıklı yapılmıştı. Kaldırılan bu şampiyonluk kupası ilk olurken; Galatasaray'a da Türkiye tarihinde bir ilk yaşatarak dördüncü yıldızı getiriyordu.
TÜRK TELEKOM ARENA
Galatasaray'ın 2014-2015 sezonundaki şampiyonluğunda, Türk Telekom Arena önemli bir yere sahip... Sarı-Kırmızılılar, sezonun en iyi puanını iç sahada sergilerlerken yine en çok puanı da Türk Telekom Arena'da seyircileri önünde topladılar. 13 galibiyet, 3 beraberlik ve 1 yenilgi içeren bir tablo çizerlerken 42 puan topladılar. 32 gol atarlarken; kalelerinde 17 gol gördüler. Üstelik, şampiyonluk törenini de Türk Telekom Arena'da yaparlarken; kupa da burada kalktı. Bunun yanında tribün ve koreografi olarak da çok iyi işler ortaya çıkardılar. Özellikle 33. haftada Beşiktaş maçındaortaya çıkardıkları koreografi, unutulmazlar arasında ilk sırada kendine yer buldu.
ÜÇ
Bu rakam da Galatasaray'ın yakın tarihinde önemli bir yere sahip... Galatasaray dün gece kaldırdığı şampiyonluk ile birlikte son dört sezondaki 3. şampiyonluğunu yaşadı. 2011/2012 ve 2012/2013 dönemlerinde iki yıl üst üste şampiyon olurlarken; 20. şampiyonluk ise Hamza Hamzaoğlu önderliğinde geliyordu.
WESLEY SNEIJDER
Galatasaray'ın komutanı, hayat damarı, nefesi, yaratıcı ismi, lideri... Bana göre; Türkiye'ye Hagi'den sonra gelen en önemli ve en kariyerli isim... Wesley Sneijder, Galatasaray'ın 20. şampiyonluğunda kilit rol oynayan isimdi. Yaratıcılığıyla, paslarıyla takımını yönlendiriyor. O da yetmiyor ayaklarını etkili kullanarak güzel goller atıyor. Hamza Hamzaoğlu'nun kendisine biçtiği "Serbest Adam" rolünü fazlasıyla yerine getiriyor. Bu yönüyle Inter ve Mourinho zamanındaki günlerini hatırlatıyor. KAriyerinin en formda dönemlerinden birini yaşıyor. Spor Toto Süper Lig'de 31 maçta 10 gol ve 3 asist ile oynadı. Sneijder, tüm gollerini ise Türk Telekom Arena'da attı. Dün gece mikrofonu eline alıp yaptığı "Fener Ağlama" şovuyla tüm Galatasaraylı'ların kalbini bir kez daha kazandı.
YASİN ÖZTEKİN
Borussia Dortmund altyapısından yetişen Yasin Öztekin, Türkiye'ye Gençlerbirliği forması ile geldi. Buradaki başarılı performansı, onu Trabzonspor'a sürükledi. Trabzonspor'da istediği şansları bir türlü bulamazken; Kayseri Erciyes'e gönderildi. Burada kanattaki hızıyla tekrar çıkış yakalayan Yasin, Ağustos 2014'te Galatasaray'ın teklifini kabul etti. Galatasaray onun için son büyük fırsattı, bunun farkındaydı. Prandelli döneminde kendini gösteremezken; Hamza Hamzaoğlu'nun gelişiyle patlama yaptı. Sarı-Kırmızılılara ikinci devrede en çok katkı veren isimlerin başında geldi. 20 maçta 4 gol ve 5 asistlik bir performans sergiledi. Gelecek sezon da takımın önemli isimlerinden biri olacak. Bu performansı, ona Milli Takımın kapılarını açtı.