Futbol denilen küresel sporda
şampiyonluk, oldukça kutsal bir başarıdır. Gücü ve yıllık planlaması yeten her
takım, sezona şampiyonluk hayaliyle başlar ve bu yolda ilerler. Her
şampiyonluk, takımlar için bir hikaye barındırır. Şüphesiz ki, Leicester City'nin
bu sezon başardığı; uzun süre unutulmayacak ve nesilden nesile aktarılacak bir
hikaye… Cervantes'in yazdığı o ünlü hikayede yel değirmenleri İngiltere'nin
büyük bütçeli ve en büyük kulüpleri, Don Kişot ise Leicester City oluyor. Yel
değirmenlere karşı istikrarlarını bozmadan ve artan bir özgüvenle karşı koydu
bu sezon Premier Lig'de Leicester City…
Chelsea'li Hazard'ın, Tottenham ağlarına
bıraktığı beraberlik golüyle; İngiltere'de inanılmaz bir sezon geride kaldı.
Claudio Ranieri ile yola çıkan, transfer bütçeleri rakiplerinden 4 kat geride
olan Leicester City; İngiltere Premier Lig'de 2015-2016 sezonunun şampiyonu
oldu. Tilkiler bu müthiş başarıyı, sezon başında kimse onlara şans vermezken
yakaladı üstelik ve yıllarca unutulmayacak bir olayın öznesi oldular. Daha
önceki kulüplerinde elle tutulur bir başarısı olmayan İtalyan çalıştırıcı
Claudio Ranieri; kendi sistemini takıma uygulamakla başladı ve zamanında sudan
ucuza bonservis bedelleriyle alınan Mahrez, Vardy ve Kante'nin önderliğinde
teknik direktörlük kariyerinin ilk şampiyonluğunu yaşamış oldu.
Pearson'dan
Ranieri'ye
Nigel Pearson yönetiminde
Championship'te oldukça iyi işler başaran Leicester City, 2014-2015 sezonu
öncesi Premier Lig'in yolunu tuttu. Aynı sezon Le Havre'den yalnızca 400 bin
Euro'ya transfer edilen Riyah Mahrez ve 1 yıl önce Fleetwood'tan 1.2 Milyon
Sterlin karşılığında takıma katılan Jamie Vardy ile aslında fitili Premier
Lig'e yükseldikleri gün ellerine aldılar. Tek eksikleri bunu ateşleyebilecek
bir isimdi, bunun için bir yıl bekleyeceklerdi. İngiltere'nin en üst
seviyesinde tutunmak oldukça zordur. Tilkiler de Premier Lig'de 2014-2015
sezonunun ilk yarısında oldukça zorlandı ve alt sıralardan kurtulamadı. Asıl
beklenilen çıkışı sezonun bitimine son 10 maç kala gösterdiler ve yenilmesi zor
bir ekip olarak lige tutundular. 41 puana ulaşarak sezonu 14. sırada
bitirdiler. İşte fitilin ateşlenme kısmı, yaz döneminde devreye girdi. Kulübün
Taylandlı sahibi milyarder işadamı Vichai Srivaddhanaprabha, performansından
memnun kalmadığı Nigel Pearson'un görevine sorgusuz sualsiz son verdi ve yerine
daha önce görev yaptığı takımlardan başarı gösteremeden kovulan İtalyan teknik
adam Claudio Ranieri'yi getirdi.
2015-2016 sezonu için, transferde toplam
50 Milyon Euro harcadılar. Bu rakam aynı yıl transfer çalışmaları yapan
Manchester City ve Chelsea'nin 4, Manchester United'in 3 ve Liverpool'un 2 kat
gerisindeydi. Paranın aslında her zaman başarıyı getirmediği konusunda en iyi
örneği verdiler aslında bize… Vardy, Mahrez ve Schmeichel'li kadroya, yapılan
transferlerin yalnızca 3'ü ilk 11'de daha düzenli forma şansı bulabildi: Huth,
Okazaki ve Kante… Mütevazi bir kadroyla devlerin arasında sezona başlayan
Leicester City, Premier Lig'in ilk altı haftasında üç galibiyet ve üç
beraberlik ile namağlup bir seri oluşturdu. Yedinci haftada rakipleri
Arsenal'di. Topçular'dan 5-2'lik bir mağlubiyet alan Leicester City sezonun ilk
sarsıntısını aldı. Ancak yıkılmamak için sarsıntının üzerinde durmamaları
gerekiyordu.
Norwich
Galibiyetiyle Çıkış Başladı
Bir sonraki hafta evlerinde Norwich'i
ağırladılar. Ranieri'nin çalışmaları işe yaramıştı ve Tilkiler 2-1 kazanarak 10
haftalık bir yenilmezlik serisi başlattılar. Bu süreçte Manchester United'ten
1, Everton ve Chelsea karşılaşmalarından 3'er puan alarak devre arası
yaklaşırken; spor otoritelerinin kafasına "Acaba mı?" tereddütünü
yavaş yavaş soktular. Ardından Liverpool'a mağlup olup Manchester City ve
Bournemouth'tan 1'er puan çıkararak sezonun ikinci yarısına düşüşte bir giriş
yaptılar. Teknik direktör Ranieri ve takımın Huth, Schmeichel ve Morgan gibi
tecrübeli futbolcularının devreye girmesiyle takım bir kez daha kenetlendi.
Sonraki 5 haftada aldıkları 4 galibiyet ve 1 beraberlikle tekrar zirveye
tutundular. Bu mini seride Tottenham, Manchester City ve Liverpool'a karşı
alınan galibiyetler, kendilerine olan güvenlerini bir hayli yükseltti. Arsene
Wenger öğrencilerinden sezonun ikinci şakasını 2-1'lik mağlubiyetle alan
Leicester City futbolcuları için artık şapkayı önlerine koyup düşünme
zamanıydı. Sezon başında kimse onlara şans vermezken liderlik koltuğunda
oturuyorlardı ve bunu korumak kendilerinin elindeydi. O günün ardından sözler
alındı ve Leicester City, bir 10 maçlık yenilmezlik serisi daha başlattı.
Bu seride 7 galibiyet ve 3 beraberlik
ile 24 puan topladılar ve ligin bitimine 2 hafta kala en yakın rakipleri
Tottenham'ın 7 puan önünde kulüp tarihinin ilk şampiyonluğunu kazandılar. Ligde
ilk olarak 13. haftada yükseldikleri liderliği, bir daha kimseye bırakmadılar. Gelecek
sezon için de şampiyonluk gelirleri, yayın hakları, Şampiyonlar Ligi gelirleri
ile birlikte toplam 300 Milyon Pound'luk bir gelirin sahibi olacaklar. Borçları
yok denecek kadar az olan bu kulübün kasasına, kendilerini geliştirmeleri için
muazzam bir miktar girmiş olacak.
Sezon boyunca fikstür sıkışıklığı ve
yorgunluk yaşamamaları da en büyük artıları oldu. İngiltere Lig Kupası ve FA
Kupası'ndan erken elenmeleri sayesinde tüm konsantrasyonlarını lige verdiler.
Tilkiler, haftada 1 maç yaparak fikstürlerinin avantajını kullandılar. Zaman
zaman 2-3 gün izin yaparak tüm kadro, fiziksel ve ruhsal olaran dinç kaldı.
Ancak şampiyonlukta kilit rol oynayan en büyük nokta, Claudio Ranieri'nin açık
fikirli olması ve başarısız Yunanistan macerasından sonra bile kendini
geliştirmekten vazgeçmemesi olarak açıklanabilir. İtalyan hoca, Leicester
görevini kabul etmeden önce verdiği bir röportajda "Gelişen futbolda her
zaman açık fikirliyim. Kendimi geliştirmekten korkmuyorum. Örneğin fırsat
bulabildiğim her zaman Almanya'ya uçuyorum. Jurgen Klopp ve Pep Guardiola'yı
yakından takip ediyorum. Maçlarını, antrenman tekniklerini analiz ediyorum.
Bunu yapabilirseniz gelişen ve büyüyen futbolda ayakta kalabilirsiniz, açık
fikirli olmaktan korkmayın" özetini yaparak başarıya ve değişime olan
hırsını niteliyor. Antrenmanlarda dilinden düşürmediği "din-don
din-don" hayali ziliyle enerji düşüklüğünü engelliyor ve motivasyonu üst
düzeyde tutuyor. Her zaman oyuncularının gözlerinin içine bakarak konuşuyor.
Bunun yanında, tesislere kolunun altında gazetesiyle geliyor ve takımdakilere
basının onlar hakkında yazdıkları olumsuz değerlendirmeleri gülerek ve dalga
geçerek okuyor.
Ranieri, Leicester City'de sağlam,
boşluk vermeyen ve presleriyle birlikte rakiplerine karşı oldukça agresif olan
bir savunma hattı yaratıyor. Takıma bu özelliği, kendi İtalyan karakterinden
katıyor. Almanya'da öğrendiklerini ise, takımının ikinci ve üçüncü bölgesine
ekliyor. Kontra atakları seven, hücuma oldukça hızlı çıkan ve dört-beş pasta
dahi golü bulan bir Leicester City izlememiz, Ranieri'nin Almanya'dan
öğrendiklerini yansıtıyor. Leicester City'nin Premier Lig'de en düşük pas
yüzdelerinden birine sahip olması, başarıyla oynadıkları bu hızlı geçiş oyununa
en iyi örnek aslında… Ranieri, Klopp ve Guardiola'dan öğrendiklerini kendi
süzgecinden geçirerek şampiyon bir Leicester City yaratmayı başarıyor. Bunun
yanında kadroda yer verdikleri 11 yerli oyuncuyla da İngiltere Premier Lig'in
en üst sırasında yer aldılar. Yani Ranieri; yerli oyuncuların fazlalığı ve
kalitesinin de şampiyonlukta kilit rol oynadıklarının farkında…
Vardy,
Mahrez, Kante…
127 Milyon Euro'luk piyasa değeriyle
İngiltere Premier Lig'in en değerli takımı olan Leicester City, tam bir takım
halinde şampiyonluğa ulaşsa da; bu başarıda öne çıkan bazı isimler mevcut…
2015-2016 sezonunda Premier Lig'de müthiş bir istikrar tutturan Vardy, rakip
filelere gönderdiği 24 gol ile Tilkiler'in en golcü ismi olmayı başardı. Premier
Lig'de üst üste 11 maçta gol atma rekorunu da kırdı. Bu performansıyla birlikte
29 yaşında İngiltere milli takımının da formasını giymeye başladı. İngiliz spor
yazarları tarafından "Yılın Futbolcusu" ödülüne layık görülürken;
Premier Lig Yılın 11'inde de kendine yer buldu. 1.2 Milyon Sterlin'e transfer
edilirken, şu an değerini 22 Milyon Euro'ya çıkardı.
Riyad Mahrez de 17 gol ve 11 asistlik
performansıyla şampiyonluğa en büyük katkıyı verenlerden… Le Havre'den yalnızca
400 bin Euro karşılığında transfer edilen Cezayirli futbolcu, Mavi-Beyazlı
ekipte inisiyatifi eline alarak mükemmel bir sezon geçirdi. Bu performansıyla
Avrupa devlerinin transfer listesine girerken; İngiltere Profesyonel
Futbolcular Birliği tarafından da "Yılın Futbolcusu" seçildi ve Yılın
11'inde yer aldı. Bonservis bedeli 20 Milyon Euro'ları geçerken; değerini tam
500'e katlamayı başardı. Bu yıl Caen'den 9 Milyon Euro karşılığında transfer
edilen N'Golo Kante, Leicester orta sahasının değişmezi oldu. Premier Lig'de en
fazla ikili mücadeleye giren, en fazla ikili mücadeleleyi kazanan ve topa en
fazla müdahale eden isim unvanlarını kazandı. Leicester City'nin
şampiyonluğunda aktif rol oynarken; Fransa milli takımına da seçilmeye ve forma
şansı bulmaya başladı. Takımın tutanı olan Kasper Schmeichel da bu sezon
babasını hatırlatan bir performans gösterdi. 36 maçta kalesinde yalnızca 34 gol
görürken; bu sezon toplam 15 maçta kalesini gole kapamayı başardı.
Böyle bir şampiyonluktu onlarınki… Hiç
düşünmeden İngiltere'nin yel değirmenleriyle mücadeleye girdiler ve bir an
olsun özgüvenlerini kaybetmediler. Peri masalının ilk bölümünü tamamlayarak,
futbol tutkunlarının damağında güzel bir tat bıraktılar. Bu tadın vemasalın
anlamlanabilmesi için 2016-2017 sezonunda da hem lig hem de Şampiyonlar
Ligi'nde bir şeyler başarmaları gerekiyor. Söz sırası da Gary Lineker'e geliyor.
Televizyonda spor yorumculuğu yapan Lineker, bir programında "Leicester
City bu sezon şampiyon olursa, gelecek senenin ilk programını iç çamaşırlarıyla
sunacağım" demişti. Mavi-Beyazlı futbolcu ve taraftarlar, artık eski
efsanevi futbolcunun sözünü tutmasını bekliyor.
Bu şampiyonluğa giderken kimler nasıl gol atmış? Hangi futbolcular nasıl katkı vermiş takımına? Bunu merak ediyorsanız, cevap videoda saklı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder