19 Mart 2016 Cumartesi

Formula 1, 2016 Sezonuyla Merhaba Diyor!


Formula 1'de 2016 sezonunun heyecanı, bugün gerçekleştirilecek Avustralya Grand Prix mücadelesiyle başlıyor. 5.303 km uzunluğundaki Albert Park Pisti'nde başlayacak yarış, TSİ 07.00'de başlayacak. Geçtiğimiz yıl burada yapılan mücadeleyi kazanan Mercedes'in İngiliz pilotu Lewis Hamilton, 2016 sezonuna da pole pozisyonundan başlayacak.

2015 sezonunda Formula 1'e otomobilinin hızı ve gelişmişliğiyle Mercedes, performansıyla da Lewis Hamilton damga vurmuştu. Böylelikle geçtiğimiz yılın markalar klasmanında şampiyonu Mercedes, pilotlar klasmanında şampiyonu da Lewis Hamilton olmuştu. Formula 1'in yeni sezonunda 21 yarış gerçekleştirilecek ve sezon, 27 Kasım'da sona erecek. Azerbaycan, ilk kez pist olarak bu organizasyona katılıyor.

Haas'ın organizasyona katılımıyla Formula 1'de takım sayısı 11'e, pilot sayısı da 22^ye yükseldi. Lotus takımını satın alarak adımını atan Renault, 5 yıllık aranın ardından tekrardan Formula 1'e dönmüş oldu. Formula 1'in yeni sezonundaki tüm yenilikleri, araçları, pilotları ve yarış takvimini sizler için derince analiz ettim. Hazırsanız başlayalım (:

Sıralamadaki Yenilik Pek Beğenilmedi

Formula 1'in yeni sezonunda, en çarpıcı yeniliğin sıralama turları konusunda yaşandığını söyleyebilirim. Pek çok takım bu değişikliği masaya yatırmaya başladı. Pilotlar da yeni durumdan oldukça mutsuz görünüyor. Önceki uygulamada 18 dakikalık 1., 15 dakikalık 2. seans sonunda en kötü dereceye sahip altışar pilot eleniyor ve kalan 10 isim, 12 dakika süren 3. seanstaki derecelerine göre yarışa başlıyordu. Yeni formatta ise yavaş sürücüler, seans sonunda değil, hemen seans içinde "90 saniyede bir" şeklindeki yeni sistemle elenecek. Bu uygulamanın, sıralama turlarına heyecan katması hedefleniyor. Ancak daha ilk yarış öncesinden itibaren, mutsuzluk getirdiği aşikar…

Buna göre, her seansın yaklaşık yüzde 40'lık bölümü tamamlandıktan sonra en yavaş pilot, sıralama turlarına birer birer veda edecek. Seansların sonuna kadar da her 90 saniyede bir en yavaş sürücü elenecek. Böylece 8 aracın kalacağı 3. seansın son 90 saniyesinde, iki isim "pole pozisyonu" için mücadele edecek.

Motorların Gücü Arttırıldı

2,4 litre hacmindeki atmosferik V8 yerine 1,6 litrelik turboşarjlı hibrit V6 motorların kullanılmaya başlandığı 2014 sezonundan beri zorlanan üreticiler, geliştirme kısıtlamalarının gevşetilmesiyle Mercedes ile aralarındaki farkı kapatmayı umuyor. Bu sayede rakiplerinin gerisindeki Renault ve Honda'nın, yaklaşık 70 beygir fazladan güç elde ettiği, pistin en kuvvetlisi Mercedes'in ise 1000 beygir barajına yaklaştığı tahmin ediliyor.

Egzoz sisteminde yapılan revizyonla iki çıkışa sahip olan motorlar ayrıca 2 yıldır şikayet edilenin aksine daha fazla gürültü çıkaracak. Takvimdeki yarış sayısının 21'e çıkmasıyla her otomobil, 4 yerine 5 motor kullanabilecek.

Pirelli'den Yeni Seçenek

Formula 1'in lastik sağlayıcısı Pirelli, sert, orta, yumuşak ve süper yumuşağın dışında ultra yumuşak hamurlu lastiği de bu sezon takımların kullanımına sunacak.

Pirelli, ürün gamındaki en hızlı seçenek ultra yumuşağın, süper yumuşak hamurlu lastiğe göre bir turda 0.6 saniye avantaj sağladığını söylüyor. Ultra yumuşak lastiklerin kenar çizgileri mor renkte olacak. Pirelli bu yıl ayrıca her yarış için 2 yerine 3 lastik seçeneği sunacak. Takımlara, yarış içinde bunlardan 2'sini kullanma zorunluğu getirilecek.

21 Yarış İzlenecek

Formula 1 Dünya Şampiyonası, 2016 yılında rekor düzeyde ülkenin katılımıyla 21 yarıştan oluşacak. 23 Ekim'de koşulması planlanan ABD Grand Prix'inin ise düzenlenip düzenlenmeyeceği ABD'deki organizasyon firması ile yapılan görüşmeler sonunda belli olacak. Büyük mücadele, bugün düzenlenen Avustralya Grand Prix ile merhaba diyecek. 20 Mart'ta başlayacak Formula 1'in 2016 sezonu, 27 Kasım'da perdelerini indirecek.

Geçen yıldan farklı olarak Azerbaycan ve Almanya Grand Prix'leri de takvinde yer alıyor, Azerbaycan, ilk kez organizasyona ev sahipliği yapacak. Almanya ise bir yıl aranın ardından tekrar takvime dahil edilmiş olacak.

Formula 1'in 2016 sezonunda yarış takvimi şu şekilde oluşuyor:

20 Mart: Melbourne, Avustralya

3 Nisan: Bahreyn, Bahreyn

17 Nisan: Şangay, Çin

1 Mayıs: Sochi, Rusya

15 Mayıs: Barcelona, İspanya

29 Mayıs: Monte Carlo, Monaco

12 Haziran: Montreal, Kanada

19 Haziran: Baku, Azerbaycan

3 Temmuz: Spielberg, Avusturya

10 Temmuz: Silverstone, Britanya

24 Temmuz: Budapest, Macaristan

31 Temmuz: Hockenheim, Almanya

28 Ağustos: Spa-Francorchamps, Belçika

4 Eylül: Monza, Italya

18 Eylül: Singapur

2 Ekim: Sepang, Malezya

9 Ekim: Suzuka, Japonya

23 Ekim: Austin, USA

30 Ekim: Mexico City, Meksika

13 Kasım: Sao Paolo, Brezilya

27 Kasım: Abu Dhabi, UAE

Takımlar Ve 2016 Model Otomobilleri


Ferrari: Ferrari'nin yeni otomobili, bu sezon için merakla beklendi. SF16-H adı verilen modelde, ilk bakışta burun bölümünün kısalığı dikkat çekiyor. Geçtiğimiz yıllara göre, beyaz renk otomobilde ağırlık kazanmış durumda… Ön alanda bir genişleme söz konusuyken; arka alan ise oldukça daraltılmış görünüyor. Pull road ön süspansiyonları, yerini push road ön süspansiyonlarına bırakmış. Avustralya Grand Prix öncesi hazırlık döneminde, Ferrari kulislerinden otomobilin motorunun önemli ölçüde geliştirildiği ipucunu da almıştık.


Mercedes: Geçtiğimiz yıl hem markalar hem de pilotlar klasmanında net şampiyonluklar yaşayan Mercedes, 2016 aracında çok değişiklik yapmadı. "The F1 W07" adlı otomobil, Mercedes'in son yıllardaki "her yerde iyileştirme" politikasına uygun bir şekilde geliştirildi. Dış görünüm ve motor konusunda pek değişiklik yaşanmazken; teknik anlamda iç tasarımda önemli yapılandırmalar uygulandı. Mercedes'in teknik sorumlusu Paddy Lowe da bunu doğrularken; aracı sürekli geliştirmek istediklerinin altını çizdi.


Williams: Williams, Şubat sonunda tanıttığı FW38 adlı yeni modelini, geçtiğimiz yılki aracını baz alarak geliştirdi. Yani çok büyük değişiklikler yapılmadı. Tasarım ve iç düzen konusunda bir farklılık görülmediği gibi; mavi, kırmızı ve beyaz renkler de ağırlığını koruyor. Williams markası, bu yıl da Mercedes motorunu kullanıyor. Burun kısalırken; hava kanallarında da yenilikler tasarlanmış.


Red Bull: RB12 adlı Red Bull'un 2016'daki yarış otomobilinde, ilk bakışta, görsel zenginlikler dikkat çekiyor. Neredeyse otomobilin tamamını kaplayan koyu mavi, bu yıl otomobile eklenen boğa figürü ile de görsel bir şölen oluşturuyor adeta… 2016 sezonu için otomobilde çok büyük değişiklikler olmadı. Burun bölümünde küçülmeye gittiler. Bu yıl, uzun anlaşmazlıkların ardından Renault motorunu kullanacaklar. Ön süspansiyon setinde ve aerodinamik hatlarında küçük değişimler yaşadılar. Infiniti ile yollarını ayırdıktan sonra sidepodlara kendi ismini yazan Red Bull takımı Renault güç ünitesinin isim haklarını satın alan TAG Heuer ile bu sezon pistlere çıkacak.


Force India: Force India'nın VJM09 adlı 2016 model otomobili için, başta marka olarak tüm Hintliler olumlu düşünüyor. Bu duruma, Hint markası için geçtiğimiz yıllardan alışkın değiliz. VJM09'da siyah ve beyaz geçtiğimiz yılki ağırlığını yine korurken; büyük değişikliklere gidilmedi. Burun kısmı kısalırken; ön süspansiyon sisteminde de değişim yaşandı.


Renault: Fransız firma, verdiği aranın ardından; Lotus markasını satın alarak ve isim değişikliği yaparak tekrardan Formula 1'e adım attı. Takımın yeni adı Renault Sport Formula 1 olurken; 2016 model araca da Renault RS16 ismi verildi. Otomobilin rengi genel olarak sarı ve arka alanda da altın renginden oluşuyor. Bu görüntüsü ile şimdiden pistlere büyük bir değişiklik katacakları aşikar… Bu yıl takımı devralan Renault, henüz altyapı çalışmalarına yeni başladı ve bu yıl önemli dereceler veya bir sıralama hedeflemiyor. Çoğu Formula 1 takımı gibi araçta ufak değişiklikler yaptılar. Geçtiğimiz yıl yarıştığı Red Bull ile yollarını ayıran Infiniti'yi de Renault'ta 2016 sezonunda sponsor olarak göreceğiz.


Toro Rosso: Toro Rosso, F1 severlerde yarattığı o genç ve sempatik takım algısını bu yıl da sürdürmeyi deneyecek. Markanın teknik ekibi kendiden çok emin ve bu yıl geçen sezonun üstüne koyarak sezonu ilk beşte bitirmek istediklerini söylüyor. 2016 model araçlarının adı STR11… Hem dizayn hem de teknik olarak pek değişiklik yapılmadı. Bu yıl da Ferrari motoru ile yarışmaya devam edecekler.


Sauber: İlk baktığımızda, göz alabildiğine mavi tonuyla dikkat çekiyor Sauber… 2016 model otomobilin adı C35 olarak belirtildi. Bu yıl Ferrari motoru ile yarışmayı tercih ediyorlar. Mekanik ve teknik anlamda çok büyük değişiklikler yapılmazken; burun yapısının küçüldüğü görülüyor. Bu yıl ortaklık anlaşması imzaladıkları CNBC'nin dev logosu da kanat bölümünde rahatlıkla görülüyor.


McLaren: McLaren markası, yeni sezonda siyahı daha da arttırmış ve simsiyah bir tasarımla karşımıza çıkıyor. Yeni araca MP4-31 adı verilmiş. Ön tarafta, burnu daraltırlarken; bir S'lik kazanmışlar. Burnun iki yanına yerleştirilen aparatlar ile, hava akışını içeriden dışarıya yönlendirebiliyorlar. Arka kanat bölümünde ise bir daralma hakim… Arka-üst süspansiyon kolu, ön bölümden çok daha aşağıya yerleştirilmiş. Takımın buradan bir aero kazancı aradığı düşünülüyor. Bu, daha önce görülmemiş bir hareket ve McLaren adına büyük bir adım olarak göze çarpıyor. Bu yıl da Honda motoruyla mücadele edecekler. MP4-31'de tüm bu özellikler, araca önemli bir hız kazandırmış durumda… İspanyol pilot Fernando Alonso da bu durumdan oldukça şaşkın…


Manor: 2016'da Formula 1'in en düşük bütçeli takımı olarak dikkat çekiyor. Onca mali sıkıntıya rağmen; otomobil anlamında ellerinden gelenin en iyisini yaptılar. Yeni araçlarının adı MRT05 olarak dikkat çekerken; çoğu rakibi gibi otomobilde radikal değişiklikler yapmadılar. Mavi ve kırmızının ağırlıkta olduğu bir tasarım kullandılar. Bu yıl, Mercedes'in bu yıl ürettiği motoru kullanacaklar. Williams'ın vites kutularını ve süspansiyon sistemlerini de tercih ettiler.


Haas: Gene Haas'ın sahibi olduğu Haas markası, bu yıl Formula 1'i tamamlayan 11. takım olacak. 20162da otomobillerinin adı VF-16… Bu araç üzerinde 2 yıldır çalıştıkları ve umutlarının çok fazla olduğu konuşuluyor. Umutları doğrultusunda Fransız pilot Romain Grosjean'ı da takıma kazandırmayı başardılar. Bu yıl Ferrari motoru ile mücadele edecekler. Markanın patronu Gene Haas, VF-16'nın VF-1^lik kısmından "Viry First 1" şeklinde bir anlam çıkarsa da; takım patronu Günther Steiner, VF-16 ile ilk amaçlarının puanlar kazanmak olduğunu vurguluyor.

22 Pilot Rekabet Edecek

Formula 1'de 21 yarışın yapılacağı 2016 sezonunda 4 sürücüyle en çok Almanya temsil edilecek. Büyük Britanya'dan 3, Brezilya, İspanya, Meksika ve Finlandiya'dan ikişer, Danimarka, İsveç, Avustralya, Endonezya, Rusya, Hollanda ve Fransa'dan birer pilot piste çıkacak. Yeni sezonda mücadele edecek 11 takımın 8'i pilotlarında değişikliğe gitmedi. Mercedes, Ferrari, McLaren Honda, Force India, Red Bull, Sauber, Toro Rosso ve Williams takımları, yeni sezonda geçen yılki pilotlarına yer veriyor. Mercedes'te Lewis Hamilton ve Nico Rosberg, Ferrari'de Sebastian Vettel ve Kimi Raikkonen, Force India'da Sergio Perez ve Nico Hulkenberg, McLaren Honda'da Fernando Alonso ve Jenson Button, Red Bull'da Daniel Ricciardo ve Daniil Kvyat, Sauber'de Marcus Ericsson ve Felipe Nasr, Toro Rosso'da Max Verstappen ve Carlos Sainz Jr, Williams'ta Felipe Massa ve Valtteri Bottas yarışmaya devam ediyor.

Formula 1'de 2016 sezonunda 3 pilot ilk kez sahne alacak. Renault'da Büyük Britanyalı Jolyon Palmer, Manor'da Rio Haryanto ve Pascal Wehrlein ilk kez Formula 1 deneyimi yaşayacak. Bu arada Rio Harvanto, Formula 1 tarihindeki ilk Endonezyalı pilot olmasıyla da dikkat çekiyor. Bilindiği üzere sezon öncesi Formula 1'den Venezuelalı Pastor Maldonado, Büyük Britanyalı Will Stevens ve İspanyol Roberto Merhi olmak üzere 3 pilot ayrılmıştı.

2016 sezonunda yarışacak takımlar ve pilotları şöyle:

Mercedes: Lewis Hamilton (Büyük Britanya), Nico Rosberg (Almanya)

Red Bull: Daniel Ricciardo (Avustralya), Daniil Kvyat (Rusya)

Ferrari: Sebastian Vettel (Almanya), Kimi Raikkonen (Finlandiya)

McLaren Honda: Jenson Button (Büyük Britanya), Fernando Alonso (İspanya)

Force India: Nico Hulkenberg (Almanya), Sergio Perez (Meksika)

Toro Rosso: Max Verstappen (Hollanda), Carlos Sainz Jr (İspanya)

Haas: Romain Grosjean (Fransa), Esteban Gutierrez (Meksika)

Sauber:  Marcus Ericsson (İsveç), Felipe Nasr (Brezilya)

Renault: Kevin Magnussen (Danimarka), Jolyon Palmer (Büyük Britanya)

Williams: Felipe Massa (Brezilya), Valtteri Bottas (Finlandiya)

Manor: Rio Haryanto (Endonezya), Pascal Wehrlein (Almanya)

5 Mart 2016 Cumartesi

Sessiz Gemi: 0-0!


Signal Iduna Park, sezonun en önemli maçı için, diğer bir deyişle şampiyonluk maçı için, tıklım tıklım dolu durumdaydı. Gerçi Borussia Dortmund'lu taraftarlar takımının iddiası olsa da olmasa da hep Signal Iduna Park'ı dolduruyor; fakat bu maçın önemi oldukça fazlaydı. Bayern Münih'in geçtiğimiz haftasonu Mainz'a kaybetmesiyle Bundesliga'da şampiyonluk yarışı yeniden başlamıştı ve Borussia Dortmund da gerilerden sessiz sessiz gelerek puan farkını 5'e kadar indirmişti. Borussia Dortmund cephesi için bu derbi, zaten sezonun maçı anlamına geliyordu. Tuchel'in öğrencileri evlerinde alacakları bir 3 puan ile liderle aradaki puan farkını 2'ye kadar indirebilecekti. Bu yüzden ev sahibinin hataya tahammülü yoktu. Hissettiği yorgunluk nedeniyle son zamanlardaki performansında düşüş görülen Bayern Münih ise, derbide ezeli rakibini yenerek puan farkını tekrar 8'e çıkarmak amacındaydı. Bu son derece önemli derbide, Tuchel takımını değişik bir düzenle sahaya sürdü. Kalede Bürki yer alırken; savunma üçlüsü Hummels-Bender-Piszczek'ten oluştu. Onların hemen önünde Weigl ve İlkay ikilisi yer aldı. Kanatlarda Durm ve Schmelzer bulunurken; ileri üçlü ise Mkhitaryan, Reus ve Aubameyang'tan oluştu.Top Bayern'deyken Durm ve Schmelzer geri dönerek 5'li savunma oluşturuyordu. İlerideki üçlü, sürekli birbiriyle yer değiştiriyordu. Yani 3-4-3 gibi bir sistem çıkıyordu ortaya sonuç olarak… Guardiola'nın yönettiği Bayern Münih'te ise Neuer-Bernat-Alaba-Kimmich-Lahm-Alonso-Vidal-Robben-Müller-Douglas Costa-Lewandowski 11'i sahadaydı.

İki ekip de maça, savunmayı ve geride kalmayı düşünmeyerek başladı. Orta sahalar oldukça kolay geçildiği gibi hızlı da bir maç başlangıcı izledik. Sahadaki istek ve tutku gözle net bir şekilde görülüyordu. 10'da Mkhitaryan'ın harika pasında Aubameyang hızıyla topu aldı ve yaptığı vuruşta Bayern kalecisi Neuer başarılıydı. Tuchel'in ekibi ilk düdükle birlikte rakibine üçüncü bölgeden pres başlatırken; Guardiola'nın ekibi ise rakip ceza alanına yaklaşırken yoğun paslaşmaları tercih ediyordu. Douglas Costa Bayern adına sol açıktan, Mkhitaryan ise orta alandan Borussia Dortmund adına ilk20 dakikalık bölümde rakibi zorlayan isimlerdi. Bu dakikalarda ev sahibinde Mkhitaryan'ın ara pasına sağdan hareketlenen Durm,vücudu ile yaptığı çalımın ardından vasat bir şut çıkardı, top az farkla auta gitti. Dakikalar 30'a yaklaşırken önce Bayern kalesinde Reus ile Dortmund'un mutlak gol pozisyonunu engelleyen savunmacı Kimmich; ardından da Dortmund kalesinde Douglas Costa'nın şutuna kendini siper eden Dortmund kalecisi Bürki ilk yarıya damga vurdular. Sonraki 10 dakikalık bölüm, çoğunlukla orta saha mücadelesi şeklinde geçti. Dakika 41'de Robben'in sağ kulvarda ceza sahası dışından şutunda Dortmund kalecisi Bürki başarılıydı. Hemen bir dakika sonrasında, Hollandalı deneyimli futbolcunun önünü açarak yaptığı yavaş şut, az farkla auta gitti. İki takım da hızlı ve atak oynamasına rağmen kontrolü de elinden bırakmayınca, devreye golsüz beraberlikle girildi.

İlk yarıda iki takımın da 2015-2016 sezonunun genelinde oynadıkları oyun karakterinden çabuk vazgeçtiğini söylemeliyim. Bundesliga'da bu yıl kontra ataklardan en fazla gol atan takım alan Borussia Dortmund, etkili olabileceği kontraları bulamayınca sistemini değiştirmek zorunda kaldı. Bayern Münih ise, sezon genelinde Guardiola'nın en önemli tercihi set oyunlarını severken; Dortmund'un önlem alışıyla bu tarzından vazgeçmek durumunda kaldı. Borussia Dortmund'da kaleci Bürki kalesinde sağlam dururken; orta sahanın dinamosu Mkhitaryan istekli futboluyla dikkat çekti. Bayern Münih'te ise Kimmich savunmada güven verirken; Robben ve Douglas Costa da hücum anlamında konuk ekibin en önemli silahı oldular.

Bayern İpleri Eline Aldı

İkinci yarı da ilk yarı gibi hızlı başladı. Dakikalar 50'yi gösterdiğinde Aubameyang, Neuer ile karşı karşıya kaldı; ancak istediği vuruşu yapabileceği bir açı bulamadı. Bu dakikadan sonra Bayern, üstünlüğü biraz eline aldı, topla daha fazla oynayan taraftı. 55'te Bayern tehlikeli geldi, Müller'in ortasında Vidal'in kafa vuruşu auta çıktı. 58'de Robben iyi kaçtı, vuruşu farklı şekilde auta çıktı. Tuchel'in 5'li savunma ısrarı, Dortmund'un ilk yarıdaki etkisini dakikalar geçtikçe azaltıyordu. Bunun yanında önde baskıyı arttıran taraf da Bayern Münih'ti. 64'te Bayern Münih korneri kullandı, ceza sahası içinin tam ortasına düşen topa Müller çok sert vurdu; ancak top direğe çarptı. 71'de Douglas Costa, ekstra gayretiyle kazandığı topu Robben'e aktardı. Robben'in topun gelişine vuruşu, farklı şekilde üstten dışarı çıktı. Bu dakikadan itibaren maç, orta saha mücadelesi şeklinde; fakat Bayern Münih etkisinde geçildi. Son 20 dakikada tempo oldukça düşüktü. 87'de Dortmund'un ikinci yarıdaki en tehlikeli atağında sağdan gelen Aubameyang ceza sahası içine ortaladı. Ramos'un yakın direğe yaptığı kafa vuruşu ise az farkla dışarı çıktı. Skoru etkileyecek başka bir pozisyon yaşamayınca karşılama başladığı gibi 0-0 sonuçlandı.

Bu sonuç kesinlikle lider Bayern Münih'e yaramış oldu. Bavyera ekibi bu derbiye çıkmadan önce ezeli rakibinin 5 puan önündeydi. Derbide çıkan beraberlik, bu tabloyu da değiştirmedi. Ev sahibi son atımlık kurşununu özellikle ikinci yarıda iyi kullanamazken; Bayern Münih için şimdiden "Şampiyon!" nidaları geliştirsek, yanılmış olmayız. Çünkü Münih ekibinin önünde, Borussia Dortmund'a geçilebileceği bir fikstür de bulunmuyor.

Tuchel Çekimser Kaldı

Borussia Dortmund teknik direktörü Thomas Tuchel, her şeyden önce çok iyi bir insan ve çok sevdiğim bir teknik direktördür. Jurgen Klopp'un geçtiği yollardan geçerek bu yıl kendisini Borussia Dortmund'da buldu. Futbolda görüşleri hemen hemen paralellik gösteren meslektaşından devraldığı Borussia Dortmund'u bence bir adım daha ileriye taşıyan bir teknik adam… Bu derbiye kadar, şampiyonluk şanslarını da sonuna kadar sürdürdüler. Bugün ilk 45 dakikada daha net gördüğümüzde de hem oyun tarzları hem de 3-4-3 dizilişleriyle Bayern'i afallattılar. Ancak ikinci 45 dakikada o görüntünün tam tersi vardı. Önde basmayı bırakıp 5'li defansa gömüldüler. Bayern Münih'in üzerlerine gelmelerine izin verip karşılığında önemli kontralar da yakalayamadılar. Alman teknik adam, oyuncu değişikliklerinde de çok geç kaldı. Zira nöbetçi golcü Ramos daha erken girip kontralar yakalayabilirdi ya da Nuri Şahin erken düşen Dortmund orta sahasına bir canlılık katabilirdi. Tuchel'in derbide eleştirilmesi gereken yalnızca 2 noktası buydu. Maça döndüğümüzde ev sahibinden kaleci Bürki'yi ve ofansif orta saha Mkhitaryan'ı tebrik etmemiz gerekiyor. Dortmund adına fark yaratan performanslar ortaya koydular. Marco Reus'ta ise haftalardır yaşanan düşüş, artık gözle görülür bir hal aldı!

Bayern Münih tarafına baktığımızda, teknik direktör Guardiola, ilk yarıda Dortmund sistemi karşısında afallasa da; ikinci yarı üstünlüğü takımına aldırdı ve o bildiği etkili oyunu oynatmayı başardı. Bavyera ekibi hem Şampiyonlar Ligi hem Bundesliga derken iyice yoruldu, üstüne yaşanan sakatlıklar da can sıktı. O yüzden ara sıra yaşanan puan kayıpları ve durgun futbol hoş görülmeli… Bugün yenilmemeleri gerekiyordu ve yenilmediler. Sessiz bir gemi gibi beklediler ve işlerini yaptılar. Sakatlıklar yüzünden sıkıntı çeken Bayern'de savunma hattında Kimmich yine eksiksiz bir şekilde görevini yaptı ve tebriği hak etti. Robben ve Douglas Costa da istekli oyunlarıyla göz kamaştırdı ve ev sahibini oldukça zorladı.Müller ve Lewandowski ise, günün başarısız isimleri olarak görülebilir. Konuk ekip ekstra bir mucize olmadığı takdirde, şampiyonluk için şafak sayar konuma geldi!